top of page
Yazarın fotoğrafıBODRUMDergi

Hiçliğe Adanan Bir Ömür; Neyzen Tevfik

O, yaşamı, sanatı, fıkraları, anekdotları, hicivleri, şiirleri, besteleri, Atatürk sevdası, birbirinden değişik hikâyeleri, ele avuca sığmaz kişiliği, cesur kalemi ve insanlık adına yaptığı nokta atışı tespitleriyle nam salmış bir Neyzen Tevfik...


1880’de Ege’nin engin yeşilliğini kucaklayan Bodrum’da hayata gözlerini açan şair, doğumunu da kendisine has üslubuyla şöyle anlatırdı; “Ben bu iki aziz mahlûkun sulbünden 1296 senesinde Bodrum’da dünyaya geldiğim zaman biri çekip de kulağıma yeryüzünün beni bekleyen maddî, manevî akıbetlerini fısıldayabilseydi, geldiğim yoldan geri dönmeye muhakkak yeltenirdim. Fakat aynı zamanda da iki tesir altında bundan vazgeçerdim. Birisi anam ve babamın güzel yüzlerindeki riyasız ve masum insanlık ifadesi, ikincisi de Ege Denizi’nin bütün hayatımda hayali ruhumu kucaklayan yeşil enginliği…”



Asıl adı Mehmet Tevfik Kolaylı olan şair, ney üflemedeki mahareti nedeniyle Neyzen olarak bilinirdi. Darulmuallimin okulunun ilk mezunlarından babası Hasan Fehmi Efendi, sanatsever bir Rüştiye öğretmeniydi. Neyzen, İlk ve ortaöğrenimini Bodrum’da yaptı. Öğretmen olan babasının yeni bir göreve atanması üzerine ailesiyle Urla’ya taşındı. İyi bir medrese eğitimi aldı, Mısır sürgünü sırasında Ezher Üniversitesi’nde eğitimine devam etti ve ilmi konulardaki yeteneğinin kaynağı olarak her zaman babasını gösterdi.


Özgürlüğüne düşkün olan şair, babasının otoriter tutumu nedeniyle epeyce zorlanıyordu. Sara hastalığının ortaya çıkmasıyla Fehmi Efendi’nin bu tutumu da yumuşadı ve oğluna daha serbest bir yaşam lütfetti. Bu özgürlükle yaşamı başka türlü şekillenmeye başlayan Neyzen Tevfik’in henüz çocuk yaşlarda duyduğu ney sesi yaşamında bambaşka bir kapı araladı. Hasan Fehmi Efendi, gönülsüz bir şekilde de olsa oğlunun ney dersi almasını kabul etti. Fakat oğlunun İzmir’de savrulduğunu düşünüyordu ve iyi bir eğitim alması için onu İstanbul’a göndermenin en doğrusu olduğuna karar verdi.


İstanbul’da İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile tanışan Neyzen Tevfik, ondan Farsça öğrenerek İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Bir süre sonra İstanbul’a yerleşen Tevfik, Galata’nın yanı sıra Kasımpaşa Mevlevihane'lerinde de işine devam etti. 1902 yılında Bektaşi dervişi oldu. Bu sıralarda şiire ilgi duyan Tevfik, Mehmet Akif ve Şair Eşref’ten çok etkilendi. İçkiye olan düşkünlüğüne rağmen dindarlığı ile bilinen Mehmet Akif ile yakın arkadaşı oldu. İstanbul’da cemiyet hayatının aranan ismi hâline gelen Neyzen Tevfik’in en büyük kusuru, içkiliyken ulu orta Sultan Abdülhanmid’i ve hafiye teşkilatını eleştirmekten çekinmemesiydi.


Okuduğu sert bir hicviye yüzünden hapse atılan Neyzen’in dışarı çıktığında artık peşinde hafiyeler vardı ve eski dostları ondan bir vebalıymışçasına kaçıyordu.

Bunun üzerine İstanbul’dan kaçarak Mısır’a gitti. Burada da sert hicviyelerine devam etti ve Sultan Abdülhamid aleyhine yazdığı bir şiir sebebiyle idama mahkûm edildi ve Türk yetkililer onu Mısır’dan getirmek için bir hayli çaba sarf etse de o bir şekilde Mısır’da kalmayı başardı. Neyzen’in yurda dönüşü ancak İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra mümkün oldu. Döndükten sonra da hicvetmekten geri durmadı. Toplumdaki haksızlıkları gözüne kestiren Tevfik, siyasetin yanı sıra; dini baskı, çıkarcılık gibi konuları da işledi.


1946’da basın yararına düzenlenen bir konserde yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. Konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirdiler.

1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik’in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında Onu Affettim adlı bir filmde önemli bir rolde oynadı. Ağlayan Şarkı adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar’a eşlik etti.1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesi yapıldı. 1930’larda İstanbul Belediye’sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen’in düzenli bir geliri hiç olmadı. Neyzen Tevfik, kendini hiçliğe adamıştı. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret onun için asla önemli olmadı. Haksızlığa, adaletsizliğe, dini araç olarak kullananlara hep başkaldırdı.



28 Ocak 1953 tarihinde hayata gözlerini yuman şairin, cenaze namazı Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii’nde kılındı. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladı Neyzen’i.


Comments


bottom of page