top of page
Yazarın fotoğrafıBODRUMDergi

Halikarnas Balıkçısı

Edebiyat dünyasında bazı yazarlar vardır ki isimleri geçtiğinde hemen aklımıza onlarla özdeşleşen kentler gelir. Charles Dickens-Londra, Victor Hugo-Paris, Dostoyevski-Saint Petersburg, Franz Kafka-Prag, Gabriel Garcia Marquez-Aracata, James Joyce-Dublin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu-Ankara, Orhan Pamuk-İstanbul... Ve tabii ki Cevat Şakir Kabaağaçlı deyince de Bodrum...




Osmanlı Padişahı Abdülhamit dönemindeki devlet adamlarından tarihçi Mehmet Şakir Paşa’nın oğlu olan Halikarnas Balıkçısı gerçek adı ile Cevat Şakir, 1890 yılında Girit’te doğdu. Çocukluğu babasının görevi nedeniyle Atina’da geçti. İlköğrenimini Büyükada Mahalle Mektebi’nde, ortaöğrenimi Robert Koleji’nde tamamladı. Oxford Üniversitesi’nde dört yıl Yakın Çağlar Tarihi okudu ve üniversiteyi de orada bitirdi. 1913’te evlendiği İtalyan eşiyle bir süre İtalya’da kaldı. Bu sırada resim dersleri aldı, İtalyanca ve Latince öğrendi.




İstanbul’a döndükten sonra Diken, Resimli Gazete, Resimli Ay, İnci gibi dergilerde yazılar yazdı. Kapak resimleri ve süslemeler yaptı, karikatürler çizdi. Çizgi romanlar yaptı. İlk öyküsü 1920’li yıllarda yayımlandı. Babası Mehmet Şakir Paşa, 1914’te Cevat Şakir’in tabancasından çıkan bir kurşunla Afyon’da öldü. Birçok yerde kaza ile olduğu söylense de tam sebebine ulaşılamadı. Bazı kaynaklara göre ise karısı Agnezi ile Mehmet Şakir Paşa’nın yasak aşk yaşadığıyla ilgili çıkan dedikodular yüzünden vurdu Cevat Şakir babasını. Bu kötü hadise üzerine Cevat Şakir, 14 yıl kürek cezasına çarptırıldı. Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığından ötürü affedilip tahliye edildi.

13 Nisan 1925 tarihinde Hüseyin Kenan takma adıyla kaleme aldığı “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler” başlıklı yazısı nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. O sıralarda memlekette isyan bulunmaktaydı ve Cevat Şakir’de askeri isyana teşvik etmekten suçlu bulundu. Mahkeme başkanı tarafından idama mahkûm edilmek istendiyse de kalebentlikle Bodrum’a sürüldü. 3 yıllık sürgünlüğün yarısını Bodrum’da diğer yarısını ise İstanbul’da tamamladı.

Cezası bittikten sonra çok sevdiği Bodrum’a geri döndü ve yaklaşık 25 yıl yaşadı. Cevat Şakir, sürgüne geldiği yere âşık olmuştu. İnsanları ve doğal güzellikleriyle burası, onun kalbinde taht kurmuş bir cennetti.



Bodrum’un antik çağdaki adı olan Halikarnas’ı mahlas olarak kullanan Cevat Şakir, burada balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. Eserlerinin büyük kısmını da Bodrum’da yazdı. Üç evlilik yapan ünlü yazarın bu evliliklerden beş çocuğu oldu. Çocukları öğretim çağına geldiğinde kasabada ortaokul olmadığı için ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı.



Yazdığı deniz hikâyeleriyle tanınan Cevat Şakir’e 1971’de Kültür Bakanlığınca Devlet Kültür Armağanı verildi. Yaşamını yazarlık ve turist rehberliği yaparak devam ettiren Cevat Şakir, 13 Ekim 1973’te İzmir’de vefat etti. Vasiyeti üzerine Bodrum’a gömüldü.



Cevat Şakir için bir sürgün yeri, bir muamma, bir karanlık olan Bodrum, bazı hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü bir cennet oldu. Umutlarını nasıl yeşerttiğini, nasıl güzelleştirdiğini tek tek anlatıyor Mavi Sürgün kitabında. Bodrum’da her şeye yeniden başlamasını, bütün acılarını silişini, Halikarnas Balıkçısı’nın doğuşunu ve yeni bir Bodrum yaratma çalışmasını... Cevat Şakir, egzotik ülkelerden meyve fideleri ve tohumlar getirerek; Akdeniz florasında olmayan ağaçları burada yetiştirmeye başladı. Yazar, Bodrum’u güzelleştirme isteğini şöyle dile getiriyor satırlarda: “Bükleri, Knidosları, Datçaları, Gökovaları, daha daha uzakları, açık denizlerin açıklıklarını özlüyordum. Oraları zaten cennetti; ama içimden, oraları on kat daha cennet yapmazsam, adam değilim diyordum.”


Mimozaları getirmesinin çok güzel bir de nedeni var. Prosper Mérimée’nin ‘Carmen’ novellasını Türkçe’ye çevirirken, esmer İspanyol kızlarının saçlarına küçük mimoza demetleri taktığını okur ve ‘Neden benim Bodrumlu esmer kızlarım da saçlarına mimoza demetleri takmasınlar’ diye düşünür. Sonrasında da Paris’ten mimoza tohumları getirtip onları Bodrum sokaklarına, bulabildiği her yere, rastgele eker. Bir süre sonra her yeri mimoza sarar. Bir gün, bir düğün alayında Bodrumlu kızların saçlarına mimozalar taktığını görünce de sevincinden havalara uçar.


Yaşamayı seçtiği Bodrum’da, bir doğasever olarak iz bırakmak isteyen Cevat Şakir, Bodrum Belediyesi’nin resmi bahçıvanı olarak da çalışmış ve hizmette bulunmuştu. Tüm parasını Paris ve Londra’dan ısmarladığı tohumlara harcayan Balıkçı, Belediyenin bahçesinde Okaliptüs, Mimoza, Palmiye, Grevilla ve Amberlerin yanı sıra, çeşit çeşit rengârenk güller ve tohumlarını Nice’den getirttiği karanfiller yetiştirdi. “Bir balıkçının avucuna tükürüp küreğe yapışması, bir rençberin toprağa diz çöküp de dünyada gıda olacak bir fasulye daha ekmesi, yaradılışça en geçerli duadır” diyen Halikarnas Balıkçı’sı yaptıkları ve ürettikleriyle çevre duyarlılığına o zaman da bile ışık tutmuş.



Manevi oğlu Şadan Gökovalı, Cevat Şakir’in kendisine yaptığı vasiyeti bir röportajında şöyle anlatmıştı; “Yazacağım bunları ama belki yazamadan giderim. Sana şimdiden söylemiş olayım. Bodrum’a gömülmek istiyorum. Bittabi orayı çok sevdim. Hayli hizmetimde geçti. Belediye’ye de yazmak istiyorum ama sana söyleyeyim daha iyi. Mindos kapısı tarafında bir yere gömsünler beni, yanımda Hatice’ye de (son eşi) bir yer ayırsınlar. Sakın mermer, beton filan istemem ha... Bir taş bulun, uzunca bir taş, yazısız. Onu dikin mezarımın başına. Falanca oğlu filancaymış şu tarihte doğup şu tarihte ölmüşüm. Katiyen yazı istemiyorum, basit bir taş. Eh bizim tekne su almaya başladı. Şatafatı da sevmem, tepelere, deniz gören yerlere gömülmem şart değil. Nasıl olsa yattığım yerden denizi seyredemem, denizi ruhumda yaşatıyor gönül gözüyle her zaman görüyorum. Suat (oğlu) sık sık ziyaret edebilmeleri için İzmir’e gömmek istediklerini söylüyor. İstemem yahu. Bodrum’u severim bilirsin. Beni ziyaret için çocuklar ara sıra da olsa gezmiş, hava almış olurlar. Zaten ben saygı duruşu isteyecek değilim ya. Balıkçı’ya bir Merhaba yaraşır.”

Commentaires


bottom of page