top of page
  • Yazarın fotoğrafıMustafa Küçük

Bengü: “Sahnede olmak hayattaki en büyük keyfim”


Bodrum Dergi | Özel Röportaj


Müzikle ilkokul yıllarında, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nda tanıştı. Başrol oynadığı “Oliver Twist” isimli müzikâl ile henüz çocuk yaşta sahnenin tozunu yuttu ve bu toz onun içine işledi. 1998 yılında Pop Show’98 şarkı yarışmasında 2. oldu. Önünde açılan kapılardan cesurca geçti. Çok çalıştı, çok koştu ve asla yorulmak nedir bilmedi. Önüne çıkan engelleri tek tek aşarak genç yaşta Türk Pop Müziği’nin tam kalbine adını yazdırdı. Onun için uzun ve yorucu bir yolculuktu ama erken yaşta başladığı bu yolculuk, hedefine de genç yaşta ulaşmasına vesile oldu.Müzikseverler onu; insana huzur veren muhteşem sesi, dillerden düşmeyen şarkıları, samimiyeti, nezaketi, duruşu ve örnek kişiliğiyle çok sevdi. İlkokulda başrol oynadığı müzikaldeki küçük kız büyüdü ve bugün milyonların sevgilisi Bengü’ye dönüştü.


“Bu yolculukta aslında birçok şeyi düşe kalka öğrendim. Alanında en iyilerle çalıştım ama çok çalıştım. Çok güzel bir yerde olduğumu düşünüyorum. Bulunduğum yer tabii ki beni tatmin ediyor. Her zaman şarkılarımla anılmak benim hoşuma gidiyor. Yıllardır bunu yapabildim, şükürler olsun ki sadece mesleğimle anılmayı başarabildim” diyor.

2018 yılında hayatında yeni bir sayfa açarak, iş insanı Selim Selimoğlu’yla evlendi. Bir yıl sonra kızı Zeynep’i geçtiğimiz yıl da oğlu Selim’i dünyaya getirerek “Türk Pop Müziği’nin Prensesi” tacının yanına, annelik tacını da takmış oldu. Üç yıl aradan sonra çıkardığı “Kimse Bilmesin” ve “Tatlı” isimli single’larıyla sevenleriyle buluşup, “Hayattaki en büyük keyfim” dediği sahnelere fırtına gibi geri döndü... Ve yine listelere en tepeden giriş yaptı. Bodrum Dergi’nin bu sayısına konuk olan Bengü ile dünü, bugünü ve sahne dışındaki diğer Bengü’yü konuştuk. Keyifli okumalar.


Herkes Bengü’yü şarkıcı kimliğiyle tanıyor. Bir de öteki Bengü var. O nasıl biri. Bize Bengü’yü anlatır mısınız?


Evet tabii ki anlatayım. Yaklaşık 20 senedir bu meslekte olduğum için çok ufak yaşlardan beri aslında herkes beni tanıyor. Onlarla büyüdüm diyebilirim. Şimdi de aynı zamanda bir anneyim ki o da çok kıymetli benim için. İki evladım var. Evde güzel, huzurlu bir hayatımız var. Çoğu zamanımı onlarla geçiriyorum şu anda. Onun dışında spor yapıyorum. Dışarda gördüğünüz Bengü’nün dışında; güzel, hareketli bir hayatım var. Nasıl biriyimdir? İnsanları kırmamaya çalışırım. Kendime iyi bakmaya çalışırım. Mutlu, huzurlu, neşeli biriyimdir aslında. Bu da sanırım uzun yıllardır insanların beni tanıdığı özelliklerim.




1998 yılında Pop Show’98 adlı şarkı yarışmasında ikinci oldunuz. Albüm teklifi üzerine İstanbul’a taşındınız. Üniversite ve albüm çalışmalarını bir arada yürüterek zor olanı başardınız. Şimdi ise milyonların sevgilisi Bengü’sünüz. Bu yolculuk sizin açınızdan nasıl gerçekleşti, geldiğiniz yer sizi tatmin ediyor mu?


Evet uzun bir yolculuktu ama erken yaşta başladığım için kısa zamanda yol aldım belki de… Bu yolculukta aslında birçok şeyi, bir yandan düşe kalka öğrenerek ama şükürler olsun ki çok çalışarak, tecrübeli isimlerle bir araya gelerek, Türkiye’deki en iyi kimse onunla çalışarak, güzel bir uyum içerisinde mesleğimi bugüne getirdim. Evet, tabii ki bulunduğum yer beni tatmin ediyor. Çok güzel bir yerde olduğumu düşünüyorum. En başta her zaman şarkılarımla, ürettiklerimle anılmak benim hoşuma gidiyor. Yıllardır bunu yapabildim, mesleğimle anılmayı başarabildim şükürler olsun ki. Sürekli üretmeye, daha iyi üretmeye, günün getirdiklerine, günün şartlarına, müziğin geldiği noktaya ayak uydurarak, trendleri, yenilikleri kaçırmadan, bazı kurallara saplanmadan açıkçası kendimde de birçok gelişmeyi seyrederek yol almaya devam ediyorum. İnşallah bir bu kadar daha üreterek, çalışarak devam edeceğim.


Bengü’nün bir yanı sanatçı diğer yanı ise eş, anne, evlat ve kardeş… Bunların hepsine birden nasıl yetişiyorsunuz?

Çok haraketli bir yapım var aslında. Her şeye yetişmeye çalışıyorum. Bir yandan işime koşturuyorum, bir yandan çocuklara, eşime ve aileme vakit ayırmaya çalışıyorum. Valla başarıyorum yani… Bence düzenli bir şekilde, kontrollü gittikçe, planlı oldukça, her şeyi başarabiliyorsunuz. Ben de hem çocuklarıma vakit ayırıyorum hem evime… Hepsini bir arada gerçekleştirebiliyorum. Planlı olmak ve çalışkan olmak yeterli.


Hayatı ıskaladığınızla ilgili zaman zaman kendinizi sorguluyor musunuz?

Hayatı ıskaladığımla ilgili hiçbir sorguya girmedim. O gün, o an nasıl yaşamak istiyorsam açıkçası öyle yaşamaya çalışıyorum. Anı yaşamaya çalışıyorum. Önceyi ve sonrayı düşünmeden o saniyenin keyfini çıkartmaya çalışıyorum. Pandemide bile içinde bulunduğumuz durumdan dersler alarak, tamam çok kötü bir dönem geçirdik, hepimiz evlere kapandık, mesleğimizi yapamadık, sevdiklerimize sarılamadık ama o ortamda da mesela daha çok kendi içime dönerek, kendimi başka konularda geliştirerek, çocuklarıma daha da çok vakit ayırarak bunu bir avantaja çevirdim. Hayatı ıskalamamaya çalışıyorum, zaten hayat dolu bir yapım var.


Bir evcil hayvanınız var mı? Varsa onunla ilişkiniz nasıl?

Evet bir Golden Retriever köpeğimiz var ve çok uzun yıllardır bizimle. Allah ömür versin. Biraz yaşlandığı için de üzülmeye başladık. Kızım Zeynep de oğlum Selim de köpekleri ve tüm hayvanları çok seviyor. Onları o şekilde büyütmeye çalışıyoruz. Zeynep’in en yakın arkadaşı evdeki köpeğimiz.




Küresel ısınmayla birlikte doğa, doğal hayat ve dolayısıyla dünyanın geleceği oldukça risk altında. Sizin bu konuyla ilgili düşünceleriniz neler?


Buna şahit olmak çok üzücü. Küresel ısınmanın meydana getirdiği zararları bilerek yaşamak ve bunun önüne geçmeye çalışmak hakikaten zor. Biz neler yapabiliriz? Çevreye daha iyi davranabiliriz. Daha çok ağaçlandırma yapabiliriz. Ağaçlandırma bence insanoğlunun elinden gelen en büyük güçlerden biri. Bunun dışında daha az tüketerek… Hem doğaya hem de hayvanlara zarar veren plastik yerine kâğıt gibi geri dönüştürülebilir maddeleri kullanarak… Elimizden geldiğince buna bir dur dememiz gerekiyor. Dünya çok güzel bir yer. Onu daha kötüye değil, çok daha iyiye götürmemiz gerekiyor. İnşallah herkes bu bilinçle hareket eder.



Hangisi olmak daha zor… Evdeki anne Bengü mü yoksa sahnedeki Bengü mü?


Benim için ikisi de zor değil, ikisi de çok zevkli. Bunu dengede tutarak, ikisinin keyfini birbirine yansıtarak ben daha mutlu oluyorum. Annelik zor diyemem çok güzel çünkü, sahnede olmak hayattaki en büyük keyif aldığım şey. O yüzden ikisi de beni çok mutlu ediyor.


Güçlü olduğunuz taraflarınız ve zayıf bulduğunuz yönleriniz nelerdir?

Güçlü olduğum tarafım kendimle barışık olmam, o beni çok güçlü kılıyor. İnsan kendini sevdiği zaman herkesi seviyor, hayatı seviyor. Herhâlde beni en güçlü kılan özelliğim bu. Kim olduğumun farkına varmak, o anın keyfini yaşayabilmek en büyük özelliklerim. Kırılgan olup, insanları değiştirmeye çalışmak beni çok yoruyor. Çünkü, kimseyi değiştiremiyorsunuz. Herkesi öyle kabul etmek gerekiyor.



Müzik dışında zamanınızı nasıl geçirmeyi seviyorsunuz?

Uzun yıllardır spor yapıyorum. Haftanın dört günü mutlaka spor yapıyorum. Hamileliklerimde de ara vermeden yoga yapmıştım. Şimdi de tekrar spora başladım. Çocuklarla vakit geçiriyorum, onları dışarı çıkarıyorum, parka götürüyorum ve evde mutlaka aktivitelerimiz oluyor. Ofisimizde işlerimi yürütüyorum. Aslında zaman nasıl geçiyor anlamıyorum.



Hayatı planlı mı yaşarsınız yoksa gelişine mi?

Çok sert planlar yapmamak kaydıyla hayatı planlı yaşarım. Yarın ne yapacağımı, kaçta nereye gideceğimi bir gece önceden bilmek isterim ama “3 ay sonra şuraya giderim, şu bileti alayım” diyenlerden de değilim. Çünkü, biraz da bunu yapamamaktan korkarım. Bu yüzden yarın, öbür gün gibi kısa zamanlı planları evet yapmalıyım, mesleğim için de çocuklarım için de mutlaka planlı yaşıyorum.



Özel ve iş ilişkilerinizde kırmızı çizgileriniz var mı yoksa esnek misinizdir?

Kırmızı çizgilerim tabii ki var. İş konusunda disiplinliyim. Saatinde orada olmak, aynı enerjiyi, aynı neşeyi, aynı bağlılığı her seferinde maksimumda tutabilmek. Bunun dışında merhametli bir insan olduğum için yapılan hataları kolay affedebiliyorum. Genel olarak işimde disiplinliyim, kırmızı çizgilerim ve kurallarım var.


Hayat felsefeniz nedir? Hayatla eğlenen bir yapınız mı var yoksa ciddiye mi alırsınız?

Hayat felsefem, anın keyfini çıkartmak. Benim tek kuralım denge. Hayatla çok fazla dalga geçerseniz, ciddiye almazsanız o da iyi bir şey değil. Fazla kurallar içinde yaşarsanız o da sıkıcı bir şey. Dengede tutuyorum ben.

Sizin için hayattaki en önemli başarı nedir?

Bence, hayattaki en önemli başarı insanın kendisiyle barışık olması. Kendini sevmek, insanları sevmek, sevgi… Sevebildiğiniz sürece her şey size sevgi dolu gelir. Ben karmaya da inanıyorum, “Ne verirsen onu alırsın” durumuna. Bu yüzden iyi insan olmak, sevgi dolu olmak, mutlu insan olmak en büyük başarı galiba.



Hangi tür müzik dinliyorsunuz?

Ben işim gereği her türlü müziği dinliyorum. Şu an zaten hepsi elimizin altında ve hepsine çok kolay ulaşabiliyoruz. Dünyada neler çıkmış, şu anki trendler neler, Türkiye’de neler dinleniyor, hepsini dinliyorum. Ama tabii ki günün farklı saatlerinde. Evimizde de müzik açmayı seviyoruz. Daha sakin şeyler açıyoruz. Bazen çocuk şarkıları açıyoruz ama müzik hayatın her yerinde, her zaman, her saniye var.


Ruhunuzu nasıl dinlendiriyorsunuz?

Ruhumu spor yaparak dinlendiriyorum. Spor yaptığım sıralarda deşarj olduğumu görebiliyorum, düşünüyorum.


Ne tarz giyinmeyi seviyorsunuz?

Günlük hayatımda spor yaptığım için genellikle; spor ayakkabı, tayt, tişört. Bir davete katılmayacaksam günlük giyiniyorum. Onun dışında sahnede şu an Zekiye Karadağ ile birlikte çalışıyoruz. Onun yardımını alıyorum. Birlikte karar veriyoruz. Şu andaki stilimiz biraz şöyle; 2000’lerdeki o renkli, cıvıl cıvıl, içimizi açan kumaşlar, aksesuarlar… 2000’lerdeki o neşeyi biraz geri getirmek istiyoruz. Bir şey moda diye illa onu alıp takmak, kocaman marka çantaları elimde gezdirmek çok benim tarzım değil. Genel olarak da modaya ayak uydurduğumu da söyleyebilirim.


Müzik sektörüne yeni katılanlara neler tavsiye edersiniz?

Müzik sektörüne yeni katılanlara tavsiyem, kendilerini sürekli geliştirmeleri, sürekli yeni şarkılar üretmeleri… Üretim çok önemli şu an. Eskiden biz 4-5 senede bir albüm yapardık ama şu anda iş çok daha çabuklaştı. Devamlı üretmek, olan biteni takip etmek, doğru insanlarla çalışabilmek, sürekliliği yakalayabilmek, sağlıklı kalmak ve iyi düşünebilmek gerekiyor.



Eşinizle tanışma hikâyeniz nasıl oldu?

Bizim ilk tanışmamız yaklaşık 21 yıl önce gerçekleşti. Şaziye’de Kenan’a vokal yaparken Selim ortak arkadaşlarımızla beni izlemeye gelmiş. Arada ayaküstü merhabalaşmıştık ama bir daha karşılaşmadık. Orada içimden bir şeyi bıraktım. Yıllar sonra bir arkadaşımın Instagram hesabında Selim’in de olduğu bir fotoğrafa denk geldim. Tanımadığım kimseyi sosyal medyadan eklemeye çekinirim, aradan üç gün geçti. Dayanamadım ve Selim’i takibe aldım. O da sosyal medyayı sık kullanan biri değilmiş. Önce hayran sayfası zannetmiş ama sonra sayfanın bana ait olduğunu anlamış ve kabul etmiş. ‘Belki kız arkadaşı vardır’ diye rahatsız oldum ama ortak arkadaşımızdan yalnız olduğunu öğrenince mesaj atmaya karar verdim. ‘Size ekleme talebi yolladım ama sonra çok utandım’ diye yazdım. ‘Bir utanmaz varsa o da benim, şeref duyarım’ diye cevap yazdı. Ama orada kaldı. Bir hafta sonra bir mesaj geldi: ‘Bana mesaj atmayacaksan Instagram’ı kapatayım çünkü buralar sensiz çok boş.’ Ardından birbirimizin telefon numaralarını aldık ve hikâyemiz böyle başladı.



Üç yıl aradan sonra çıkardığınız “Kimse Bilmesin” ile tekrar sevenlerinizle buluştunuz. İlgiden memnun musunuz?

“Kimse Bilmesin”i mart ayında çıkarmıştık. Bilal Sonses’in bir şarkısı, söz ve müziği ona ait. Ben yıllar önce almıştım şarkıyı ama şimdiye kısmet oldu. Bence çok güzel bir slow ve bana da çok yakıştığını düşünüyorum. Onun ardından hemen hareketli bir şarkı vermek istedik. Sözleri Gülsen Karatoprak, müziği Volga Tamöz’e ait “Tatlı”yı çıkardık. Gülsen Karatoprak da bir Bodrumlu… Kendisi çok tatlı bir insandır. Bodrum’un bütün güzelliklerini almış bir kadın. Onun sözleriyle birleşti şarkı. Çok güzel bir şarkı ortaya çıktı. Şu an bütün konserlerimizde hep bir ağızdan söylüyoruz. Radyo ve televizyonlarda haftalarca bir numarada kaldı. Yakın zamanda Serdar Ortaç’ın “Heyecan” şarkısına bir klip çekeceğiz. Sonbaharda yine yeni bir şarkı vereceğim. Dinleyenlerle sürekli yeni şarkılar buluşacak.


Bodrum size ne ifade ediyor?

Bodrum benim yarı memleketim de diyebiliriz. Çünkü bir İzmirli’nin Bodrum’da kendini memleketinde hissetmemesi mümkün değil. Herkes gibi ben de Bodrum’u, koylarını, güzelliklerini çok seviyorum. Yıllarca Bodrum’da canlı müzik yaptık. Vokalistlik yaptığım zamanlarda yazları 3 ay Bodrum’da kaldım. Bu yüzden ben de Bodrum’u çok sevenlerdenim.









Bengü’nün EN’leri

  • En sevdiği renk: Pudra pembe

  • En sevdiği yemek: Balık-Salata

  • En sevdiği tatlı: Sufle

  • En sevdiği şehir: İzmir

  • En sevdiği yazar: Piraye

  • En sevdiği kitap: Seyir

  • En sevdiği oyuncu: Julia Roberts

  • En sevdiği mevsim: Yaz

  • En sevdiği gün: Cumartesi


Copyright © Bodrum Dergi | Kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.

コメント


bottom of page