top of page
Yazarın fotoğrafıMelis Tutan

Edebiyatımızın Balboası

Sylvester Stallone’nin Rocky karakterinden edebiyat dünyasındaki soyadını alan bir yazarımız var Türk yazınında. Sırası gelmişken burada itiraf edeyim, ben Balboa’yı kendi soyadı sanıyordum, hakkında biraz araştırana kadar. Çünkü neden olmasın, ne soyadları var neticede... O da Balboa olmuş ve yazın dili Rocky gibi bir kadın. Adı Aylin Balboa. Kitaplarının girişindeki özgeçmişinde; “1980 yılında İzmit’te doğdu. Öğrencilik yıllarını Ankara’da geçirdi. Balık adlı bir köpeği var. Bir ağaçta yaşıyor” cümleleri geçiyor. O yüzden ben de sadece bu cümlelere yer veriyorum. Kendisini tanımak isterseniz, sosyal medyasından ağaç evi Balboa Palas’a hayran olabilir, Balsu ve Körsu adlı dostları ile tanışabilir, pazar günlerine karşı duyduğu hassasiyete tanık olabilirsiniz.


“...gülünecek hiçbir durumu boş geçmiyorum. Böylece katlanıyorum. Görseniz, her tarafım kat izi…” Belki Bir Gün Uçarız

Aylin Balboa 10 yılı aşkındır blogunda yayımlıyor yazılarını. Uzun zamandır da Kafa Dergisi’nde yazıyor. Osman adlı yazı dizisi ile tanımıştım kendisini. Osman serisinin kitaplaştığı müjdesini verdi. Merakla bekliyoruz.


Yazarın ilk kitabı “Belki Bir Gün Uçarız” 2014 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkmış. Bu kitapta, yıllardır bloğunda yazdıkları birleşip kitap raflarına uçmuş. Aylin Balboa yazınındaki yumruk sahici. Yazar, sert gerçeklere arabeskten uzak sesleniyor, acının evirdiği bir ton belki de onunki… “Yıldızlar, acıdan delirmiş insanların gökyüzüne sıktıkları kurşunların açtığı deliklerdir” diyor. Hangi acıların böyle delirttiği ise öykülerinde saklı. Öyküleri, acıların ötesine, yer yer mizah, yer yer de salt gerçekliğin içindeki ironiyle geçiyor. “…gülünecek hiçbir durumu boş geçmiyorum. Böylece katlanıyorum. Görseniz, her tarafım kat izi…” diyor, Belki Bir Gün Uçarız’da. İkinci kitabı “Ateş Sönene Kadar” ise 2021 yılında yine İletişim Yayınları’ndan çıktı. İki kitabı da ardışık gibi görünen kimi otobiyografik kısa öykülerden oluşan anlatı türünde.


“Belki Bir Gün Uçarız, yeknesaklığa celalleniyor, huzursuz, şedit ve enerjik... Yeni bir yazarın ilk kitabı... Aylin Balboa, deşeliyor, haykırıyor, söyleniyor... Şah damarı atıyor tıp tıp, sokak taşıyor yanında.”

(Arka kapaktan)






Ateş Sönene Kadar, bazen boğazda bir düğüm, bazen de manyakça bir kahkaha. Aylin Balboa’dan, o kendine özgü bıçkın ve muzip anlatımıyla, geçmişle hesaplaşıp geleceğe kafa tutan sarsıcı ve tesirli öyküler. (Arka kapaktan)




Bu yazımda, Ateş Sönene Kadar’dan beni sarsan, güldüren, düşündüren altını çizdiklerim ya da çizemeyip içimde kalanlara yer vereceğim.


Kitaba ismini veren Ateş Sönene Kadar öyküsü, sarsıcı. Bir kasabanın olanca çirkinliğini; çırılçıplak gözler önüne serip yüzüne tükürüyor, üstüne bir de sigara yakıyor. Yüreğinizi deşiyor biraz, bunu bilin. “Kargalar” ve ardından bağlanan “Yalnız” öyküsünde ise aslında giden mi kalan mı karmaşasına, boğazda takılıp yutkunmaya çalıştıkça batanlar karışıyor. Aklın içinde uçan balonlar ve evde dönüp duran kargalar var bu öykülerde.



“Tabii ki eve varana kadar, yaşadıklarını unutturacak bir sürü badire atlatacaktık. Sonra da bu olanların anlamsızlığına tutunup aslında başına gelenlerin ne komik şeyler olduğunu düşünecek, kendi kendini güldürmeye çalışacaktı” diyor öyküsünde ama bu sefer olanlara gülmüyor. Bir ayrılığın ardından kovulmuş, kurtulmuş ya da bıkmış gibi iç içe geçen duygularla bitiyor “Yalnız” adlı öykü.



Ardından gelen “Nafile” ise nafile kelimesini her görüşünüzde aklınıza artık öyküsünü getirecek. SEKA Kağıt Fabrikası’nın yazarın yaşamındaki yeri bu öyküde geçiyor. Yazar, kitabını Seka Kağıt Fabrikası’na ithaf etmiş. Kitabın kapağında, kağıt üretimine ait akım şeması var. “Gelecek Seni Bekliyor” öyküsünde ise bu umutvari cümle, Aylin Balboa’nın dilinden gökyüzüne savrulan bir yumruk olup kitabın kapanışını yapıyor.


Bu yazıyı yazarken Gülten Akın’ın Balina şiiri geçti içimden; “senin mi kan, yaralarımdan mı” dizesi… Reamonn’un Supergirl şarkısı eşliğinde bir pazar günü kendisi ve kitapları hakkında yazmaya teşebbüs ettiğim yazarımıza, Balsu ve Körsu’ya sevgilerle…

Comments


bottom of page