- Seda Küçük
- 3 Mar
- 4 dakikada okunur
Bu sayıda; 21 yılı aşkın tecrübesiyle iletişim sektöründe iz bırakan Dilek Özcan ve onun can dostu Marcus var. Ulusal ve uluslararası markalar için medya iletişim stratejileri oluşturan, 360 derece PR kampanyalarını yöneten ve kriz iletişiminden sosyal sorumluluk projelerine kadar geniş bir yelpazede uzmanlaşmış olan Dilek Özcan; artık ayrılmaz bir parçası hâline gelen Terrier Havanese cinsi 3.5 yaşındaki oğlu Marcus’la olan hikâyesini BODRUMDergi’ye anlattı.

Pandemiyle birlikte hayatını değiştirme kararı alıp Bodrum’a taşınan Dilek Özcan, küçük bahçeli bir eve taşınmış ve yıllardır isteyip şartlar nedeniyle bir türlü sahip olmadığı can dostuna, Marcus adını verdiği tatlı bir Terrier Havanese ile kavuşmuş. “Birlikte yaşamaya başladığımız ilk günden beri Marcus, hayatıma mutluluk ve anlam kattı. Evcil hayvan sahiplenmek sorumluluk isteyen bir yolculuk, ancak her anına değiyor,” diyen Özcan, hayvan sahiplenmenin önemine ve sevginin dönüştürücü gücüne dikkat çekiyor.

Sahiplenme hikâyeniz nedir?
Uzun zamandır bir köpeğim olmasını istiyordum ama iş temposu ve seyahatlerim nedeniyle hep erteledim. Pandemi süreci, birçok insan gibi benim de hayatımı değiştirdi. Bodrum’a taşındım ve küçük bahçeli bir evim oldu. Artık şartlar uygundu ama bir köpeği sahiplenmek kolay bir karar değil. Bir gün bir arkadaşım, tanıdığı birinin yavru bir köpeği sahiplendirmek istediğini söyledi. Hemen “Neden olmasın?” dedim. Ancak köpeği verecek kişi şehir dışına çıkınca süreç uzadı, birkaç ay ses çıkmadı. Derken yine aynı köpek için aynı teklif geldi. Bu kez uzun bir seyahatim vardı, dönüşte alabileceğimi söyledim. Döner dönmez onun için ihtiyaçları hazırladım ve ertesi gün onu almaya gittim. İyi ki o gün bu kararı vermişim. Hayatın bana verdiği en büyük güzelliklerinden biri.
İlk karşılaşmanızda ne hissettiniz?
Biz, birbirimizi çok bekledik ve birbirimizden hiç vazgeçmedik. Heyecanlıydım, çünkü hem onun hem benim hayatıma yeni bir yol arkadaşı katılıyordu. İlk gördüğümde içim eridi. Çok tatlıydı, oyuncuydu, hemen kaynaştık. Daha ilk anda sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi hissettim. Ona bakıp “Artık hep beraberiz!” dedim.
İsmini nasıl koydunuz, sizin için özel bir anlamı var mı?
Felsefe tarihine ilgi duyduğum bir dönemdeydim. Marcus Aurelius’un yazılarını okuyordum; onun hayata dair vurguladığı “anı dolu dolu yaşamak” düşüncesi beni çok etkiledi. Bu yüzden ismini Marcus koydum. Bazı arkadaşlarım itiraz etse de adına çoktan karar vermiştim.

Cinsi nedir, bu cinsin en belirgin özellikleri nelerdir?
Marcus, terrier cinsi bir köpek ama bu cins kendi içinde de ayrılıyor. Veterinerimiz başta “Maltese” demişti ancak bir gün yolda karşılaştığım bir çift, Marcus’un Havanese olduğunu söyledi. Sahiplendiğim kişiyi arayıp sordum. Babasının Havanese olduğunu öğrendim. Marcus’un cinsi akıllı, tüy dökmeyen ve kokmayan bir tür. Bunu bilmeden sahiplenmiştim ama şanslıymışım! Ayrıca çok oyuncu, uysal ve sevdiklerine çok bağlı.
Nasıl iletişim kuruyorsunuz, isteklerini size nasıl anlatıyor?
Marcus tam bir “şahsına münhasır” karakter. En sevdiği şey masaj yapılması ve kaşınmak. Eğer işlerimle meşgul olup onu ihmal edersem hemen yanıma gelir, göbeğini açar. Günlük oyunlarımız arasında bir şey fırlatıp onun yakalaması var. Unutsam bile, oyuncağını ya da topunu alıp yanıma gelir. Evde yalnız bıraktığımda beni oyuncağıyla karşılar; bu da “Evde tek bırakmanın bedeli” gibi bir mesajdır. Sözel iletişimimiz güçlü, ama çoğu zaman onun hareketlerinden ne istediğini anlıyorum. Keyfi yerinde olmadığında bile hemen fark ediyorum. Birlikte yaşadıkça bu tür iletişim doğal hâle geliyor.

Neden bir evcil hayvan sahiplenmek istediniz?
Küçüklüğümden beri hayvanları çok severim. Bahçede baktığım kedilerden balıklara kadar hep hayvanlarla bir bağ kurdum. Doğanın bir parçası olduğumuzu düşünüyorum ve bir hayvana el uzatmanın çok özel bir sevgi türü olduğunu hissediyorum. Marcus’la kurduğum bağ, hayatıma tarifsiz bir mutluluk kattı. Bu duyguyu tatmasaydım bir şeyler eksik kalırdı.
Karar vermeden önce, evde bir hayvanla yaşamının nasıl bir şey olduğuna dair bir fikriniz var mıydı?
Tam olarak bir fikrim yoktu ama tahmin ediyordum. Sorumluluk almanın hayvan sahiplenmenin en önemli kısmı olduğunu biliyordum. Bu yüzden çok fazla bilgi toplamak yerine yaşayarak öğrenmeyi tercih ettim.

Patili dostunuzun aileye katılmasından sonra hayatınız nasıl değişti?
Marcus’la hayatım daha güzel bir hâl aldı. Artık çekirdek ailemiz büyümüştü. Onunla birlikte sokak hayvanlarına karşı duyarlılığım da arttı. Hayatımda bu kadar güzel bir sevgiyi tatmak, yaşam tarzımı olumlu yönde etkiledi. Elbette günlük rutinlerimiz ve yeni sorumluluklarımız oluştu. Artık hayatımız birbirimize göre şekilleniyor.
Bir evcil hayvana sahip olmanın olumlu ve olumsuz yanları nedir?
En büyük artısı sevgi ve beraberindeki mutluluk. Bu, size her anlamda farklı bir pencere açıyor. Olumsuz yanı ise benim için yok. Dert edilecek bir şey düşünüyorsanız, zaten sahiplenmeyin.

Evcil hayvan sahiplenmek isteyenlere mesajınız nedir?
Bir evcil hayvan sahiplenmek, anlatması zor, büyülü bir deneyim. Her gün “iyi ki” dedirtecek bir bağ kuruyorsunuz. Ancak bu kararı verirken hayatınıza gerçekten bir dost almayı istemeniz çok önemli. Eğer bu sorumluluğu tam anlamıyla kabul etmezseniz, hem sizin hem de hayvanın mutsuz olması kaçınılmaz olur.
Evcil hayvanınızla her yere gitmeniz mümkün olmayacak, sizi istemeyen ya da kabul etmeyen yerler olacak. Seyahat etmek istediğinizde bazı engellerle karşılaşabilirsiniz. Ya da birlikte seyahat etseniz bile belli bir düzeni korumanız gerekecek. Ayrıca günlük hayatınızda değişmeyecek bazı rutinleriniz olacak. Ancak tüm bunlar, doğru bir şekilde hazır olduğunuzda asla sorun hâline gelmeyecek.
Satın alma konusu ise net bir çizgi. Bu konuda hassas olunması gerekiyor. Çünkü satın alımlar devam ettikçe, birçok hayvan eziyet görmeye devam ediyor. Sokağa terk edilen hayvanlar, kötü koşullarda üretilen yavrular ve aklımızın almadığı yasa dışı uygulamalar hayvanların acı çekmesine neden oluyor. Elbette belli bir cins istiyor olabilirsiniz; ancak biraz araştırır ve sabrederseniz, aradığınız dostu sahiplenerek bulmanız mümkün. O yüzden lütfen, “SATIN ALMAYIN, SAHİPLENİN.”
Ayrıca hayvan sahiplenmeyi bir dönemlik heves ya da çocukları eğlendirmek gibi nedenlerle düşünmeyin. Bu tatlı bahaneler, ne yazık ki gerçek hayatta hiçbir şekilde geçerli değil. Unutmayın, bir evcil hayvan sahiplendiğinizde onun yaşamı tamamen size bağlı. Bu bağı kurmaya, sevgiyle büyütmeye ve onunla sorumluluğu paylaşmaya hazırsanız, bu yolculuğa çıkın. Gerçekten buna hazır olduğunuzda, hayatınıza katacağı mutluluğun tarifi imkânsız olacak.