top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 12 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur
Koruyucu hizmetler nankördür. Uygulayıcıları açısından etkisini hemen göstermeyen bu önlemler, yıllar sonra ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz sonuçlarla takdir kazanır. Belki hayat boyu sonucunu hiç görmeyeceğimiz önlemleri değerlendirmek için mutlaka olumlu ya da olumsuz bir sonuç olmasını bekleyemeyiz. Akciğer kanseri olmadan yaşamının sonuna kadar sağlıklı bir şekilde yaşayan kişiye, bunun sigara içmeden yaşamını sürdürmesinin bir ödülü olduğunu ya da ona sigarasız bir yaşamı benimseten ailesinin, öğretmenlerinin, basın yayın organlarının ya da hekimlerin koruyucu hizmet ve destekleri sayesinde olduğunu hissettirmek zordur.

Sağlık hizmetlerinde koruyucu/önleyici çalışmalar birçok hastalığın kişi ya da toplum bazlı oluşumunu ya da yayılımını önlemektedir. Bunun örneklerini pandemi döneminde fazlasıyla yaşadık ve toplumlar korunma kavramı ile tanıştı.

Kavramlara baktığımız zaman korumak; bir kimseyi ya da bir şeyi tehlikeden, güç bir durumdan ya da dış etkilerden uzak tutmak olarak tanımlanırken koruyucu; korumak eylemini yapan, koruyan, esirgeyen, gözeten kişi ya da kurallar/eylemler için kullanılan bir kavramdır.

Birçok alanda koruyucu kural ya da eylemlerden bahsedebiliriz. Mesela ülke güvenliği için askeri önlemler almak, ordu kurmak, silahlanmak, sınır güvenliğini sağlamak koryucu önlemlerdir. Bu uygulamalar yapılmadığında ülke güvenliği tehlikededir. Ancak bir savaş olmazsa eksikliği fark edilmeyebilir. Savaş başladığında iş işten geçmiş olur. Artık ordu kurmaya ya da silahlanmaya çalışmanın belki de hiç faydası olmayacaktır. Çünkü düşman ülkenizi zayıf yakalamıştır.

Adalet sistemi her türlü suç teşkil edecek eyleme karşı kurallarını belirleyerek önlemini alır. Başta anayasa olmak üzere anayasaya uygun yasalarla adalet sistemi inşa edilir. Toplum bu yasalar çerçevesinde kendi kendini yönetmeye başlar. Yönetim sisteminin basamakları kendi kuralları içerisinde adil bir toplum düzeni oluşturur. Anayasa ve yasalar toplum düzenini sağlar, haksızlık ve karışıklıkları önlemek için tedbirler alınmıştır.

Sağlık da benzer şekilde koruyucu önlemlerle yürütülen bir yapıdır. Hem bireysel sağlık hem de toplumsal sağlık ortamı koruyucu hizmetlerin etkisi ile yürütülür.


Doğumdan itibaren bebeğin mümkün olduğunca uzun süre anne sütü ile beslenmesinin önemini vurgulamak, yaklaşık 80 yıl ortalama ile devam edecek yaşam boyunca bağışıklık sisteminin daha güçlü olmasını ve hastalıklara karşı daha dirençli olmayı sağlar. Bebeklik ve çocukluk çağında yapılan birçok aşı bazı hastalıklara karşı ömür boyu bağışıklık sağlar. Fiziksel aktivite ve sağlıklı, dengeli beslenme ile sürdürülen bir yaşamın bireyin sağlığına olan katkısı gelecek yıllarda hissedilebilir. Temizlik, hijyen kurallarına uyulması birçok bulaşıcı hastalığı önler. Dezenfeksiyon uygulamaları yine birçok bulaşıcı hastalığı önler. Çevre kirliliği oluşturan etkenlere karşı alınan tedbirler gelecekte oluşabilecek çevresel felaketleri önler. İş kazalarına veya meslek hastalıklarına karşı alınan birçok tedbir olası kaza ya da hastalıkların sonuçlarını ortadan kaldırır.

Örnekleri verilen olası sağlık sorunlarına karşı olayın gerçekleştiği tarihe kadar alınan önlemler, bir olay gerçekleşmediği takdirde hissedilemez. Değeri anlaşılmaz. Yeterince anne sütü ile beslenenlerin hastalıklara karşı daha dirençli oldukları günlük hayatımızda konuşulmaz. Değerlendirilmez. Ancak anne sütünü yeterince alamayan bir çocuğun bir süre sonra önemli bir hastalığa karşı vücudunun zayıf kalması ve hayatını kaybetmesi, olayı yaşayanlar tarafından değerlendirilebilir. Hekimler bu konunun önemini vurguladıkları zaman, anne sütünün koruyucu etkisini hatırlatır.

Kızamık aşısı olmayan bir çocuk, komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybettiği zaman, aşılı çocukların aileleri çocuklarına yaptırdıkları aşının koruyucu etkisini ve önemini hissederler.

Sağlıklı ve dengeli beslenen, hareketli bir yaşam süren kişiler, birçok sistemik hastalığı önlediğini normal yaşam sırasında hissedemezler.

Obez ya da hareketsiz kişiler, sağlık sorunu yaşayana kadar yaşamlarından şikayet etmezler. Ama sistemik sağlık sorunları yaşadıkları zaman geçmişte yanlış yaşam tarzı içinde yaşadıklarını fark ederler ancak geç kalmış olurlar.

Sigara içen insanlar, ciddi sağlık sorunları yaşayana kadar sorunun farkına varmazlar. İçmeyenler ise hem kendi sağlıklarını hem de toplum sağlığını korumak için ne kadar önemli bir tedbir aldıklarını bilmeyebilirler. Çevrelerinde sağlık sorunu yaşayan ve sigara içen kişileri görünce farkında olmadan ne kadar önemli bir tedbiri uyguladıklarını anlayabilirler.

Koruyucu hizmetler nankördür. Uygulayıcıları açısından etkisini hemen göstermeyen bu önlemler yıllar sonra ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz sonuçlarla takdir kazanır. Belki hayat boyu sonucunu hiç görmeyeceğimiz önlemleri değerlendirmek için mutlaka olumlu ya da olumsuz bir sonuç olmasını bekleyemeyiz.

Akciğer kanseri olmadan, sağlıklı bir şekilde yaşayan kişiye, bunun sigara içmeden yaşamını sürdürmesinin bir ödülü olduğunu ya da ona sigarasız bir yaşamı benimseten ailesinin, öğretmenlerinin, medyanın ya da hekimlerin koruyucu hizmet ve destekleri sayesinde olduğunu hissettirmek zordur.

İnsanlara, başlarına gelmeyen olayların kendi kendilerini sakınmaları sayesinde olduğunu hissetiremezsiniz. Kişisel sağlık önlemlerine ve toplumsal kurallara uymaları, çevrelerinde istenmeyen olaylarla karşılaşan birileri olmadan anlam kazanmıyor.

Sonuç olarak, koruyucu hizmetler görünmeyen etkiler yaratır. Görünmeyen etkilerin normal yaşam içinde farkına varılmıyor. Tıpkı altyapı yatırımlarının görünmeyen yatırımlar olduğu, gözle görülmeyen hizmetler sınıfına girdiği için etkilerinin çok uzun vadede ortaya çıkması gibi koruyucu hizmetlerin etkisi de ya hiç fark edilmeyebilir ya da çok uzun süre sonunda anlaşılabilir.

Koruyucu sağlık hizmetleri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Hekimlerin hastalıklarımızı tedavi etmelerinden daha değerli olanı, hastalanmamızı önleyici yaklaşım ve uygulamalarıdır. Bunları onlar tek başına yapamazlar. Uzun uğraşlar sonucunda eğitimle ya da sabırla olumlu sağlık davranışları kazandırarak koruyucu sağlık hizmetleri verirler. Bu bazen doğrudan kişiye yönelik olabilirken bazen ve çoğunlukla da toplumsal olarak uygulanabilir.Doğrudan almadığımız bir hizmeti fark etmememiz doğaldır. Hava kirliliğini önlemek için geliştirilen politikalar halk sağlığını doğrudan etkiler. Ancak insanlar bunun etkisini belki de hiç fark edemezler.

Hastalıkları tedavi eden hekimlerimize olan ihtiyacımız sınırsızdır. Dahili veya cerrahi tedavileri uygulayan hekimlik branşları hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak bir o kadar vazgeçilmez olan da hastalanmamızı önlemeye yönelik tıbbi yaklaşımlardır. Bugün için koruyucu sağlık hizmeti veren hekim ve sağlık personeli sayımız, tedavi edici hizmet veren hekim ve sağlık personelimiz ile kıyaslanamayacak kadar azdır.

Gelecekte tedavi edici hizmet veren hekim ve sağlık personeline olan ihtiyacımızın yok denecek kadar az olacağı günler yaşanması, koruyucu sağlık hizmetleri kavramının değerinin anlaşılacağı bir dünyaya ulaşılması dileğiyle sağlıklı günler dilerim.


  • Yazarın fotoğrafı: BODRUMDergi
    BODRUMDergi
  • 11 Şub 2023
  • 2 dakikada okunur
Kış aylarında çocuklarda soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları oldukça sık görülüyor. Bu hastalıklarda ebeveynlerin en büyük endişelerinden biri ‘yüksek ateş’ oluyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Tarkan İkizoğlu, özellikle enfeksiyon hastalıklarında sık görülen bir belirti olan yüksek ateşin aslında çocuklar için zararlı değil, tam aksine yararlı olduğuna dikkat çekerek, “Zira ateş, vücudun enfeksiyon etkeni ile savaşmasını kolaylaştıran bir savunma mekanizmasıdır. Bu nedenle çocuklarda ateşi hemen düşürmeye çalışmak gereksizdir. Ancak çocuk ateşli dönemde kendini kötü hissediyorsa ve hâlsiz ise doktorunuzun önereceği ateş düşürücü ilaçlar ile daha iyi hissetmesini sağlayabilirsiniz” diyor.

Çocukların ateşi yükseldiğinde ebeveynlerin doğru müdahalede bulunmaları da büyük önem taşıyor, aksi hâlde hipotermiden ilaç zehirlenmesine kadar pek çok sorun gelişebiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Tarkan İkizoğlu, yüksek ateşte kaçınmanız gereken hatalı alışkanlıkları anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.


YANLIŞ: Hemen ilaç vermek.

DOĞRU: Ateş çocuğunuz tarafından iyi tolere ediliyorsa hemen ilaç vermeniz gerekmiyor. Eğer bir enfeksiyon söz konusu ise ateşi düşürmek sorunu daha çabuk çözmüyor, nedeni ortadan kaldırmıyor. Ateşi çok yüksek değilse ve çocuğunuz kendini kötü hissetmiyorsa, üzerini soyup ılık bir duş aldırabilirsiniz. Eğer kendini iyi hissetmiyorsa, dozlarına ve dozlar arasındaki sürelere dikkat ederek ateş düşürücü ilaç vermeniz ise önem taşıyor. İlaç kullanımına rağmen ateş 72 saat boyunca düşmemiş ise mutlaka doktorunuza danışmanız gerekiyor.

YANLIŞ: Yeterince su vermemek.

DOĞRU: Yüksek ateşte çocuğunuza düzenli olarak sıvı vermeniz çok önemli. Susuz kalmayı engellemek hayati bir öneme sahip. Zira hem ateşe karşı direnç hem de bağışıklık sisteminin etkin çalışmasında sıvı dengesi kilit rol üstleniyor. Bu nedenle çocuğunuz istemese bile ona bol bol sıvı vermeyi ihmal etmeyin.


YANLIŞ: Üşüyor diye odanın ısısını yükseltmek.

DOĞRU: Ortam ısısı yüksek olduğunda çocuğun ateşi daha hızlı yükseliyor. Dolayısıyla ortam sıcaklığının sabit ve 18-20°C aralığında kalması gerekiyor. Ayrıca ateşli çocuğun hava ihtiyacı artıyor, bu nedenle konforlu bir solunum için havanın çok nemli veya çok kuru olmaması gerekiyor. Odasını düzenli olarak havalandırmanız da mikropların ortamdan uzaklaşmalarını sağlıyor.


YANLIŞ: Çocuğun üzerini örtmek.

DOĞRU: Ateşi yükseldiğinde çocuğunuzun üzerini örtmeyin. Üşüme hissini azaltmak için vücut ısısını yükseltmeyecek incelikte ve pamuklu giysi veya örtü tercih edin. Zira küçük bebekler, özellikle yeni doğanlar sıcak ortamlarda fazla kalın giydirildiklerinde, vücut ısılarını dengeleyemedikleri için ateşleri çıkabiliyor. Bu yüzden ateşlendiklerinde fazla kalın giydirmemek ve üzerlerini örtmemek gerekiyor. Ancak vücut ısısının fazla düşmesine ve üşümesine yol açacağı için ateşi takip etmeli ve düştüğünde uygun giysiler giydirmelisiniz.


YANLIŞ: Soğuk suda yıkamak.

DOĞRU: Ateşin yükselme evresinde üşüyen çocuğu soğuk suda yıkamak kendisini daha kötü hissetmesine neden olacağı için önerilmiyor. Ateş düşürücü ilaca rağmen vücut ısısı düşmüyorsa ılık suyla duş aldırmanız ilacın etki hızını artıracaktır.



YANLIŞ: Kolonya ve sirkeli su ile ovmak.

DOĞRU: Sirke gibi asidik içerikli sıvıların veya alkolün uçucu özelliği nedeniyle buharlaşmayı artırarak ateşi düşüreceği düşünülüyor. Ancak yapılan çalışmalarda bu tür sıvıların hiçbir olumlu etkisi gösterilmemiş. Aksine deriden emildikleri takdirde çocuklarda zehirlenme bulgularına yol açabiliyor.


YANLIŞ: Buz ve buz torbaları uygulamak.

DOĞRU: Enfeksiyona bağlı gelişen yüksek ateşte ‘buz veya buz torbaları’ uygulaması kesinlikle önerilmiyor. Bu tür işlemler çocuğun üşüme duygusunu artırmasının yanı sıra vücudun ısıtma mekanizmalarını daha güçlü çalıştırarak ateşin daha da yükselmesine neden olabiliyor.


  • Yazarın fotoğrafı: Dt. Ebru Küçük Erşan
    Dt. Ebru Küçük Erşan
  • 10 Şub 2023
  • 3 dakikada okunur

Süt dişleri, çocuğun beslenmesi, konuşması ve görüntüsünün düzgün olmasını sağlar. En önemli görevlerinden biri kalıcı dişlere yer sağlamak ve ana dişler sürerken onlara rehberlik yapmaktır. Süt dişlerinin erken kaybedilmesi, çene yapısını ve ana dişlerin dizimini bozar. Süt dişi erken çekimi bazen gelecek dişlerin gecikmesine bazen de yer daralması sonucu dişin gömülü kalmasına neden olabilir. Anne ve babalar bu durumun farkında olmayabilir, bu yüzden süt dişlerinin değişme zamanına kadar ağızda tutulması gerekmektedir. Eğer çürükleri varsa tedavi edilmeli, son çare olarak çekim yapılmalıdır. Çekim yapılmak zorunda kalınırsa diş hekimi sürecek dişin zamanını takip edip ona göre yer tutucu yapabilir. Yer tutucular, çekilen dişin yerinin korunması amacıyla yapılmaktadır. Ayrıca süt dişlerinin tedavisi, çocuğun çiğneme işlemini rahat yapması ve sağlıklı beslenmesi için önemlidir.



Çocuklarda Diş Sağlığı

Çocuklarda süt dişleri ortalama 6-8 aylıkken çıkmaya başlar. Bazı çocuklarda doğum esnasında diş olabildiği gibi bazı çocuklarda da geç süt dişi sürebilir. Bunun nedeni çoğu zaman genetik faktörlerdir. 2,5-3 yaşında toplam 20 adet süt dişi mevcuttur. Üst çenesinde 10 adet alt çenesinde 10 adet diş mevcut olmalıdır. 2’şer tane süt azısı ve 6 adet kesici dişi mevcuttur.


Süt Dişlerinin Görevi

Süt dişleri, çocuğun beslenmesi, konuşması ve görüntüsünün düzgün olmasını sağlar. En önemli görevlerinden biri kalıcı dişlere yer sağlamak ve ana dişler sürerken onlara rehberlik yapmaktır. Süt dişlerinin erken kaybedilmesi, çene yapısını ve ana dişlerin dizimini bozar. Süt dişi erken çekimi bazen gelecek dişlerin gecikmesine bazen de yer daralması sonucu dişin gömülü kalmasına neden olabilir. Anne ve babalar bu durumun farkında olmayabilir, bu yüzden süt dişlerinin değişme zamanına kadar ağızda tutulması gerekmektedir. Eğer çürükleri varsa tedavi edilmeli, son çare olarak çekim yapılmalıdır. Çekim yapılmak zorunda kalınırsa diş hekimi sürecek dişin zamanını takip edip ona göre yer tutucu yapabilir. Yer tutucular, çekilen dişin yerinin korunması amacıyla yapılmaktadır. Ayrıca süt dişlerinin tedavisi, çocuğun çiğneme işlemini rahat yapması ve sağlıklı beslenmesi için önemlidir.


Bebeklerde Süt Dişi Sürmesi

Genelde salya akıntısı, iştahsızlık, huzursuzluk, uykusuzluk, ishal, ateş, hafif öksürük, çene ve yüzde ateş yapabilir. Çocuktan çocuğa fark edebilir. Kesici ve süt azılarda bile şikayetler değişebilir. Bazen bu sıkıntılar diş çıkmadan 2-3 ay önce bile başlayabilir. Bu dönemde dişleri kaşıyıcı sağlıklı aparatlar verilebilir. Bunların temizlenebilir özelliği olmalıdır. Çok gerekli ise çocuk doktoru tarafından ilaç verilebilir. Genelde ilaçsız doğal bir şekilde sürmesini öneririz.


Süt Dişlerinin Sürekli Dişlerden Farkı

Süt dişleri, sürekli dişlere göre daha çok organik madde içerir. Bu nedenle daha çabuk ve kolay çürür. Rengi de daha açık durur. Onun için süt dişleri sürdüğü andan itibaren çok iyi bakılması gerekir. Fırça kullanımına geçene kadar kesici süt dişleri gazlı bezle silinebilir.


Süt Dişlerini İhmal Etmeyin

Anne ve babalar, nasıl olsa dişler değişecek diye bazen süt dişlerini ihmal edebilir. Süt dişi değişimi bazen 6-7 yaşında başlar. 6-13 yaş arası karışık dişlenme dönemidir. 6 yaş civarı daha erken ya da daha geç de olabilir kalıcı 1. büyük azı dişleri sürmektedir. Bu dişler, ağızda ömür boyu kalıcı dişlerdir. Anne-babalar bu dişin de değişeceğini düşünebilir ve önemsemeyebilirler. Çocuk açısından da arkada ve ulaşılması zor bir yerde olduğundan etkin fırçalama yapılmayabilir. Bu dişlere çok önem verilmeli ve koruycu tedaviler yapılmalıdır. Bunun için anne-baba çocukla beraber dişlerini fırçalayıp bu alışkanlığı çok küçük yaşlarda çocuğa alıştırması gerekir. Anne ve baba diş hekimine gittiği zaman çocuğu da götürmeli ve çocuk ortama alışmalıdır. Birkaç seans hiçbir işlem yapılmamalı sonra yavaş yavaş koltuğa alıştırılmalıdır. Kontrol altındaki çocuk, anne ve babasına uyarı yapılarak olası bir çürük baştan engellenir. 3 yaşından itibaren 6 ay - 1 sene arası çocuğu takip etmek gerekir.



Bebeklerde Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Bebeklere son gece beslenmesinde şekerli gıdalar vermeyin.

  • Biberonla süt içiyorsa ağız temizliği için su içirin, yaşına göre bir parça peynir verebilirsiniz.

  • Emzik kullanıyorsa kesinlikle bal ve pekmeze batırmayın.

Önemli Notlar

  • Bebeklerde 1 yaşından sonra biberonu bıraktırmaya çalışılmalı, bardak ve kaşıkla beslenme devam etmelidir.

  • Beslenme sırasında bebeğin kaşığını ağzınıza almayın, lokmaları çiğneyip bebeğe vermeyin.

  • Her beslenmeden sonra bir yudum su ile ağzını temizleyin.

  • Doğumdan itibaren ağzı ve dişleri ıslak gazlı bezle silinmeli, 2 yaşından itibaren anne-baba kontrolü ile dişler fırçalanmalı.

  • Çocuğun yaşına uygun diş fırçası ve çok az (mercimekten küçük) macun kullanılabilir. Macunu yutarsa, kullanmayın.

  • Diş Hekimine belirli aralıklarla götürün.

  • Koruyucu flour uygulamaları yapılabilir.

  • 6 yaş dişi çok önemli. Fissür örtücü yapılabilir.

  • Ağızdaki çürük süt dişleri tedavi edilmeli ve vakti gelmeden çekilmemeli.

  • 6 ayda bir diş hekimi kontrolü yapılmalı ve 6-13 yaş arası diş ilişkileri ve çene gelişimi takip edilmeli.

  • Çene gelişimleri kontrol edilip gerekirse çene gelişimi aktive eden plaklar yapılmalı. Bu konuda hekiminiz sizi yönlendirir.

  • Hekiminizi ziyaret etmeniz önemli. Unutmayın ne kadar iyi süt dişleri olursa ömür boyu sağlıklı dişlerle yaşarsınız.


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page