top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Prof. Dr. Mete Güngör
    Prof. Dr. Mete Güngör
  • 6 Eyl 2023
  • 2 dakikada okunur
Premenstrual sendrom (PMS) menstrüel siklüsle ilişikli şikayetler grubundan oluşan bir durumdur. Tipik olarak şikayetler adetten 1-2 hafta önce oluşur ve adetin başlaması ile birlikte şikayetler kaybolur. Her yaşta görülebileceği gibi her kadında farklı bir tablo oluşturabilir. Bazı kadınlarda premenstural sendrom ayda bir hafif rahatsızlık sebebi iken bazı kadınlar da ise gündelik hayatı durduran bir durumdur. PMS adetlerin durduğu durumda (menapoz, gebelik) kendiliğinden kaybolur.


PMS’nin nedeni net olarak bilinmemektedir. Adet döngüsündeki hormonal değişimin önemli bir neden olduğu düşünülmektedir.  Bu değişiklikler bazı kadınları diğerlerine göre daha fazla etkileyebilmektedir. Beyindeki bazı kimyasalların PMS’de etkin rol aldığı düşünülmektedir. Stress veya duygu durum bozuklukları (depresyon vb.) PMS’ye neden olmasa da şikayetleri artırmaktadır.


Bunların dışında da bazı faktörler PMS nedeni olma ile ilişkilendirilmişlerdir:


  • Vitamin ve mineral seviyesinde ki düşüklükler,

  • Vücutta su tutulumunu arttıran çok tuzlu gıdalar ile beslenilmesi,

  • Alkol ve kafein gibi duygu durumu ve enerji durumunu değiştiren tüketimler.

PMS, hem fiziksel hem de psikolojik şikayetlere yol açabilmektedir. Bunlar:


  • Sivilce,

  • Göğüslerde gerginilk hissiyatı,

  • Uyku sorunları,

  • Mide ve barsak rahatsızlıkları (kabızlık,ishal,yanma vb.),

  • Sırt ve baş ağrıları,

  • Yeme değişiklikleri veya aşerme,

  • Eklem ve kas ağrıları,

  • Hafıza veya dikkat bozuklukları,

  • Gerginlik,huzursuzluk, duygu dalgalanmaları veya ağlama krizleri.


Bu şikayetler hastadan hastaya değişkenlik gösterir. Bu hastalığın sizde olup olmadığına adet öncesi gerginlik sendromu günlüğü tutarak hekiminize danıştığınızda karar verilebilir. PMS tanısı koyulabilmesi için kişinin; depresyon, aksiyete, menapoz, kronik yorgunluk sendromu, irritabl barsak sendromu ve endokrin sistem (hormonal sistem) hastalığının olmadığı netleştirilmelidir.



PMS Sıklığı

PMS şikayetlerinin bir kısmı birçok kadında bulunmaktadır. Ancak kadınların yüzde 3-8’inde tanı konulacak sıklık ve yoğunlukta şikayeti bulunmaktadır. PMS; geç 20’li yaşlarda ve erken 40’lı yaşlarda, en az bir çocuğu olanlarda, depresyon açısından aile öyküsü olanlarda, geçmişinde post partum depresyon ve duygu durum bozukluğu olanlarda daha sık görüldüğü bilinmektedir.


Tedavi

PMS için birçok tedavi denenmiştir. Her tedavi her kadında aynı etkinlikte değildir. Sıklıkla tedavi 3 ana başlıktan oluşur.



Hayat Tarzı Değişikliği:

Eğer şikayetler çok ağır değil ise denenebilir. Egzersiz yapma, sağlıklı beslenme (meyve sebze ağırlıklı), tuz, alkol ve kafeinden uzak durma, yeterli uykuyu alma, stress ile mücadele yöntemi geliştirme, sigara içmemenin PMS şikayetlerini azaltabileceği bilinmektedir.


İlaç Tedavisi:

Ağrı şikayetinin ağrı kesicilerle azaltılması tedavide önemlidir. Doğum kontrol hapları gibi yumurtlamayı durduran ilaçlarında etkili olduğu düşünülmektedir. Antidepresanlar PMS şikayetlerinde iyileşmeye yol açmaktadır.



Alternatif Tedaviler:

Bazı vitamin ve minarellerin PMS şikayetlerinin düzeltilmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Bunlar:

  • Folik asit

  • D vitamini ile kalsiyum

  • Magnezyum

  • B6 vitamini

  • E vitamini


Bunların dışında bazı hastaların black cohosh, chasteberry veya evening primrose oil bitki desteklerinden fayda gördüğü de bilinmektedir. Ancak bu bitkisel desteklerin ilaçlarla etkileşebileceği unutulmamalı ve hekim kontrolünde alınmalıdır.

Aile olmanın önemi bireylerin birbirlerine; duygusal, psikolojik ve sosyal açıdan destek vermelerinden kaynaklıyor. Birbirlerinin hislerini paylaşan, zorluklara birlikte göğüs geren aile üyeleri; güven, sevgi, empati bağlarını da kuvvetlendiriyor. Ancak günlük hayatın temposu, iş stresi ve sorumluklar, aile üyelerinin birbirlerine ve kendilerine zaman ayırma dengesini zorlaştırabiliyor ve ebeveynlerin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Klinik Psikolog İrem Burcu Kurşun; çalışırken kendine, çocuğuna, eşine, evine ve sosyal hayata vakit ayırma kısmını dengelemenin birçok ebeveyn için zorlayıcı olduğunu belirterek bireylerin psikolojik dayanıklılığını artırmak için önerilerde bulundu.


İnsanlar, duygusal ve sosyal bağlantıları olan canlılardır. Etkileşimde bulunmak, destek almak ve sağlıklı ilişkiler kurmak, aile üyelerinin ruh sağlığı için hayati önem taşıyor. Hayat içerisindeki yoğunluk, bazı durumlarda aile üyelerinin birbirleriyle iletişim kurmasını ve zaman geçirmesini zorlaştırabiliyor. Bu durumda da ebeveynler birbirlerinden uzaklaşabiliyor, iletişim kopukluğu yaşanabiliyor ve duygusal bağlar zayıflayabiliyor.


Hiwell Online Terapi Platformu Klinik Psikoloğu İrem Burcu Kurşun, tüm bu yoğunluğun arasında denge kurabilmenin ve ruh sağlığını koruyabilmenin çalışan anne ve babalar için çok değerli olduğunu ifade etti. Kurşun, çalışan aile üyelerinin bireysel kaygılarını, stres tetikleyicilerini, hangi durumlar veya olaylar karşısında depresif hissettiklerini belirlemelerinin çözümün ilk adımı olduğuna dikkat çekti. Kurşun, çalışan ebeveynlerin yaşadıkları olumsuz duyguları ve zorlandığı konuları öncelikle kendilerinin kabul etmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:



Olumsuz Deneyimleri Kabul Edin

“Olumsuz deneyimler ve hissedilen duygular kabul edilmedikçe başka sorunlar da meydana gelebilir. Çalışan aile üyeleri kendilerinin farkına vardıkça, duygularını keşfettikçe ve ihtiyaçlarını anladıkça zor duygularla baş etmelerinin yolunu da bulacaktır. Anne-babanın ruh sağlığı, çocukla kurduğu ilişkisi açısından oldukça önemli. Ebeveynlerin ruh sağlığı iyi olursa çocuğuyla ilişkisi de çocuğun ruh sağlığı da iyi olacaktır.


Kişilik Özellikleri Psikolojik Sağlamlık Becerilerinin Bir Göstergesi

Çalışırken kendine, çocuğuna, eşine, evine ve kendi sosyal hayatına vakit ayırma kısmını dengelemek birçok birey için zorlayıcıdır. İnsanların ev ve iş hayatını dengelemeye çalışırken yaşadıkları kaygı ve stresle başa çıkmaları, kişilik özellikleriyle de yakından ilişkili. Çalışan ebeveynlerin olumsuz duygularını azaltma ve iyi oluş hâllerini artırma konusundaki kişilik özellikleri, psikolojik sağlamlık becerilerinin de bir göstergesi. Bireylerin stresli bir olaya getirdiği kişilik özellikleri o olayla nasıl başa çıkacağını da etkiliyor.



Sosyal Destek, Çalışan Ebeveynlerin En Büyük Destekçilerinden Biri

Bireyin başına gelen olumsuz olaylarla işlevsel şekilde başa çıkabilmesi ve mevcut durumda kriz öncesi döneme dönebilme becerisine psikolojik sağlamlık denir.”


Klinik Psikolog İrem Burcu Kurşun çalışan ebeveynlerin psikolojik sağlamlıklarını artırmaları için şu önerilerde bulundu:


  • Öz Bakım: Bireyin kendi ihtiyaçlarının farkında olması önemli. Özellikle anneler hormonların ve toplumsal normların getirdiği şekilde çocukları için kendilerini feda edebiliyor. Bebek ağlarken ya da onu beslerken anne kendi ihtiyaçlarını erteleyebiliyor. Bu durum, annenin kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmesi olarak anlaşılmalı. Anneler, kendi ihtiyaçlarına da vakit ayırmalı. Bu noktada eş desteği çok önemli.

  • Alternatif Bakış Açısı: Çalışan ebeveynler, yaşadıkları stresli durumların ve stres tetikleyicilerinin farkında olmalı. Kendi kaygılı düşüncelerinden tetiklendikleri ve dengelemekte zorlandıkları kısımları kabul ederek alternatif bir bakış açısı geliştirilmeli. “Yaşadığım bu durumu çözmeme yardımcı olacak başka bir bakış açısı var mı?” sorusunu sormak ve yeni cevaplar bulmaya odaklanmak gerekiyor.

  • Pozitife Odaklanmak: Zor olaylar karşısında olumlu kısmı görmek, psikolojik sağlamlığın bileşenlerinden biridir. Yaşanılan her bir olaydan çıkarılacak ders mutlaka vardır. “Ben niye bunu yaşıyorum?” demek yerine “Bu olaydan kendimle/çocuğumla ilgili ne öğrenebilirim?” sorusunu sormakta fayda var.

  • Aktif Problem Çözmek: Problem odaklı başa çıkma; kişiye zarar veren, tehdit eden ya da meydan okuyan stresli koşullar hakkında yapıcı adım atma girişimlerini içerir. Yaşanan olay, başa çıkma stratejilerini de beraberinde getirir.

  • Anlam ve Amaç Bulmak: Anne ve baba olmanın getirdiği sosyal roller bulunuyor. Bu rollerin birey üzerindeki karşılıklarını keşfetmek, yaşanılan olumsuz duygularla başa çıkma konusunda yardımcı olur.

  • Sosyal Destek: Eşlerin ihtiyaç duyduğu bir başka önemli konu ise sosyal destek. Özellikle eş desteği, çalışan bireylerin olumsuz durum ve duygularla başa çıkmasında çok etkili. Sosyal destek anneden, iş arkadaşlarından, yöneticiden veya aile üyelerinden gelebilir. Terapi de çalışan anne ve babanın yaşadığı stresle başa çıkmalarına yardımcı olacak en büyük sosyal desteklerden birisidir.

  • Yazarın fotoğrafı: Özge Zeki
    Özge Zeki
  • 30 May 2023
  • 2 dakikada okunur
‘Dr. Yasemin Savaş Kaliteli Yaşam Kliniği’ Kurucusu Medikal Estetik Hekimi Yasemin Savaş, kollarımızı yaz ayları için hazırlamamız için önerilerini aktarıyor.


Deri sarkması; yaşlanma, kilo alıp verme, cildin kolajen ve elastin yapısının bozulması sebebiyle, derinin kendini yer çekimine bırakması ile meydana gelir. Birçok kadının kol sarkması problemi yaşamasının çok temel bir nedeni vardır. Kadınlar, daha yağlı ve yumuşak bir dokuya sahiptirler ve kol gücünü erkeklere oranla daha az kullanmaları gerektiği için kol sarkması kadınlar arasında erken yaşlardan itibaren yaygın rastladığımız cilt sarkmalarının başında gelir.


Dr. Yasemin Savaş | Dr. Yasemin Savaş Kaliteli Yaşam Kliniği Kurucusu
Dr. Yasemin Savaş | Dr. Yasemin Savaş Kaliteli Yaşam Kliniği Kurucusu

Kışın uzun kollu bluzlar, kazaklar sayesinde saklayabildiğimiz kollarımız, havaların ısınması ile birlikte açığa çıkacak ve belki de kendimizin bile fark etmediği değişikliklerle karşı karşıya kalacağız. Sporsuz yaşam, sürekli kilo alıp vermeler, ciltte esneklik kaybı sonucunda yağlanmalar ve sarkmalar meydana gelebilir. Yaşında artmasıyla vücuttaki elastik ve kolajen liflerin yapısında, şeklinde bozulma ve cilt altı yağ tabakasında küçülmeler meydana gelir. Bunun sonucunda vücut dokularında gevşeme ve sarkmalar olur. Sarkmalar, dalgalanmalar, yağlanmalar giydiğimiz kıyafetleri sınırlayabileceği gibi hareketlerimize de sınır getireceği kesin. Kol sarkıklığı olanlar, özellikle yaz aylarında askılı kıyafetleri giymekten, alkışlamak ya da el sallamak gibi çok basit günlük hareketleri bile yapmaktan çekinirler ve özgüven kaybı yaşarlar. Yaptığınız egzersizler kollarınızı güçlendirmenize yardımcı olur ve kol kaslarınızın gelişmesini sağlar, fakat esnekliğini kaybetmiş ve yağ birikmiş cilde pek faydası olmaz. Bu bölgeye kollajen aşıları, enzim aşıları ve ip uygulamaları gibi daha özel tedaviler gerekir.


Kişinin ihtiyacına ve cilt yapısına göre, odaklı ultrason (hifu), BBL lazer, radyofrekans gibi tedaviler planlanabilinir. Bu yöntemler ile bu bölgedeki kasları kuvvetlendirir, cilt elastikiyetini artırır, sıkılaşma toparlama gibi aynı seansta cilt gevşekliği sorununu da çözmüş oluruz. Seans sayıları ve süreleri kişinin ihtiyacına göre planlanır, hasta işlemler sonrasında sosyal hayatına rahatlıkla devam edebilir. Özellikle, yüksek saflıkta üretilmiş özel enzimlerin ve hyaluronik asitlerin desteği ile terapatik dozlarda karışımın vücuda enjeksiyonu sayesinde koldaki sarkmalarda etkin ve hızlı sonuç almak mümkün üstelik hayata ara vermeden. Eğer sarkma ve gevşeme ile birlikte yağlanma da varsa bu tedavi ile hem yağlanmaya hem de sarkmaya çözüm bulmak mümkün. “Eğer kol içlerindeki sarkıklık ileri düzeyde değilse, toparlamak ve ileriye dönük sarkıklıkların önüne geçebilmek için medikal iplerin cilt alt dokusuna örümcek ağı gibi işlendiği ameliyatsız cilt gençleştirme tekniğinden faydalanabilirsiniz” diyen Dr. Yasemin Savaş, bu iz bırakmayan tekniğin, yer çekimine ve kilo alıp vermeye bağlı olarak gelişen sarkmaların toparlanmasına ve kol içlerinin form kazanmasına da fayda sağladığını vurguluyor.


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page