Adı Cevat Genç... Henüz 40 yaşında... Kuyumun kalbi Kapalıçarşı’da alaylı olarak yetişmiş. Tam 22 yıldır 24 ayar altına hayat veriyor; tasarlıyor, kendi elleriyle üretiyor, ruh katıyor ve sonra da vitrine çıkarıyor. Vitrin dediğimiz de cam vitrin değil Amerika ve Uzak Doğu pazarı...
Kendi gibi 24K altının son ustalarından olan ortağı Uğur Koç ile birlikte 10 yıl önce “Yetenek Okulu” anlamına gelen Cevherun’u kurmuşlar. Kısa sürede ilk 30 ihracatçı arasına girmişler. Şimdilerde ise bambaşka bir heyecan yaşıyorlar. İki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan 24 ayar saf altın ustası yetiştirmek için kolları sıvamışlar. İstanbul Ticaret Üniversitesi ile imzaladıkları protokolle her ay 32 öğrenciye mesleğin tüm inceliklerini öğretip kendileri gibi yeni ustalar yetiştirecekler.
Kuyumculukta en son parlatma, cilalama işlemi vardır. Biz ürünlerimizde cila kullanmıyoruz. Çünkü bizim ürünümüz, ürünü satın alan kişinin kullanımına bağlı olarak kendi cilasını, kendi patinasını oluşturuyor. Mesela, bir yüzük 3 senede, kullanan kişinin parmağında doğal cilalanmasını tamamlar. Böylece o insandan da artık bir parça taşımış oluyor. Sadece bizim ürettiğimiz bir yüzük değil kullanan insanın da etkileşimi o ürüne geçtiği için çocuklarına, torunlarına seve seve bırakabilecekleri bir ürün hâline geliyor. Her kullananın ruhundan bir parça ona işlemiş oluyor.
Cevherun; 24 ayar saf altını işleyip eşsiz takılara dönüştüren tasarımlara imza atan bir şirket. Kurucuları, kuyumculuk atölyelerinde çalışırken tanışan ve nesli tükenmek üzere olan 24K altın ustalarından Cevat Genç ile Uğur Taş. 10 yıl önce Cevherun’la yola çıkan markanın kurucularından Cevat Genç, bu sayıda BodrumDergi’ye konuk oldu. “Para bizim için ikinci planda” diyen Cevat Genç’in en büyük hayali bir Türk markası olarak Cevherun’u dünyada en çok bilinir markalardan biri hâline getirmek. Cevherun’u 10 yıl gibi kısa bir sürede, ihracatta ilk 30 şirket arasına sokan Cevat Genç; başarı yolculuğunu ve gelecekle ilgili planlarını şöyle anlattı:
17 yaşında 1999 yılında mesleğe adım attım. 22 yıldır kuyum sektöründeyim. Kapalıçarşı’da alaylı olarak yetişen gruptan bir insanım. 10 yıl bir firmada çalıştıktan sonra 2010 yılında ortağım Uğur Taş’la birlikte Cevherun’u kurduk. O da sektörde yaklaşık 25-30 yıllık deneyime sahip bir usta.
Cevher ve Enderun kelimelerini birleştirerek Cevherun’u ortaya çıkardık. Cevher hem mücevher hem de yetenek anlamına geliyor. Enderun’da Osmanlı’da şehzadelerin eğitim gördüğü özel okul. İkisinin birleşiminden Cevherun’u türettik.
11 yıldır da bu sektörde elimizden geldiğince hizmet vermeye, adımızı duyurmaya çalışıyoruz.
24 ayar saf altından, tamamen elde üretim yaparak mücevherleri yapıyoruz. Eski Antik dönem takılarını da günümüze modernize ederek uyarlıyoruz. Bunları üretirken eski tekniklerin bazılarını da kullanıyoruz. Bazen bir yüzüğü tamamlamamız 15-20 günümüzü alabiliyor.
Altının saf hâli olduğu için yumuşak bir maden. Bu nedenle 24 ayar saf altını işlemek ayrı teknikler gerektiriyor. Bugün, “Biz 24 ayardan yüzük yapıyoruz ve bu yüzüklerde; pırlanta, safir, yakut ve zümrüt kullanıyoruz” dediğimizde sektörün içinde yıllarını geçirmiş insanlar bile bize inanmıyorlar. Diyorlar ki “Mümkün değil. 24 ayardan yüzük mü olur?” Ama biz Cevherun olarak 11 yıldır sırf 24 ayar altın ve değerli taşları kullanarak mücevher üretiyoruz.
24 ayarın kendine has bir rengi var. Saf bir maden… Bu renkle uyuşabilecek ve güzelliğine inandığımız bütün materyalleri kullanıyoruz. Bunun çok değerli olması gerekmiyor. Daha önce müşterilerimizin siparişleri doğrultusunda, kendilerine ait manevi değeri olan materyalleri getirdiler. Demir olan da vardı ahşap olan da. Bunlarla müşterimize özel tasarımlar yapıp kendilerine teslim ettik. Çok memnun kaldılar.
24 ayarı işlemek biraz farklı ve bunun ustaları gerçekten az. Bu nedenle yerli büyük firmalar 24 ayar üretimine müdahil olmadılar. Biz iki ortak 24K altın işleme alanında az sayıdaki ustalardan ikisiyiz. Bu da bizim avantajımız oldu. Büyük firmalarla rekabet etmek zorunda kalmadık. Bizim en büyük sermayemiz ustalığımız ve emeğimiz. Biz firma olarak kendi kalitemize güveniyoruz. Kendi çizgimizi belirledik ve o alanda yürüyoruz. Biz 24 ayar konusunda yeterli bilgi ve birikime sahip olup, gerekli taşları gerekli yerine koyduğumuz için kısa sürede ciddi bir yol aldığımızı düşünüyorum.
Kullandığımız ana madde zaten çok değerli. 24 ayar saf altın. Buna yakışabilecek, tasarladığımız ürünü bir adım yukarıya taşıyabilecek her türlü taşı, nesneyi kullanabiliyoruz. Sektörde bilinirlik açısından zümrüt, safir ve yakut önde geldiği için bunlara biz de değer veriyoruz. O taşları da seçerken özellikle ben çok hassas davranıyorum. Kendi beğenmediğim ya da inanmadığım hiçbir taşı ya da ürünü bitirip vitrine koydurmuyorum. Bazen 20 gün uğraşıp bir ürün bitiriyoruz ama finalde Uğur Bey’le oturup bakıyoruz. “Vitrinimize yakışmaz” dediklerimizi komple bozup yeniden başlıyoruz...
Yaşadığımız şehir olan İstanbul bizim için başlı başına ilham kaynağı. Binlerce yıl burada pekçok medeniyet yaşamış. Bizim atölyemiz Kapalıçarşı’nın hemen dibinde. Tamamıyla tarihi mekân ve dokuyu yaşıyoruz. Antik dönem takıları yaptığımız için, yolda yürürken gördüğümüz bir taş bile bize ilham kaynağı olabiliyor. Bunun dışında da eski mücevher katalog koleksiyonumuz var. Buralardan esinleniyoruz. Bazen müzede orijinalleri olan ürünleri günümüze modernize edip kullanılabilir hâle getiriyoruz. Bunları 24 ayar altınla ustalarımızla işleyip modernize edip tekrar gün yüzüne çıkarıyoruz.
Ürün skalamızda çok geniş bir yelpazemiz var. Yaklaşık bin farklı çeşit ürünümüz bulunuyor. Bunlar 150 Dolar’dan başlayıp 150 bin dolara çıkan ürünler. Fiyat skalamız da çok geniş. Her kesime hitap edebilecek bir fiyat skalamız var. Ağırlıklı olarak 40 yaş üstü kadın kesim özellikle bizim ürünlerimizi tercih ediyor. Ama Uzak Doğu’da daha genç bir müşteriye portföyüne sahibiz.
Son dönemlerde en çok satan ürünlerimizden biri Afrika Güneşi. Özel teknikle ürettiğimiz bir ürünümüz. Üretimi çok dikkat ve ince bir işçilik gerektiriyor. Afrika Güneşi’nde çok ciddi talep görüyoruz.
Topraktan çıkmış dümdüz bir altını alıp sizin kafanızda uyarladığınız, tasarladığınız bir şekle dönüştürüyorsunuz. Finalde o kafanızdaki tasarımı canlı olarak önünüzde görünce apayrı bir haz veriyor. Hoşunuza gidiyor. Bir yerden sonra bunu insanlarla paylaşırken bile bir kıskançlık oluşuyor. Çok sevdiğim birkaç tasarımım oldu. Birini eski çalıştığım firmada Coca Cola’nın ortağına satmıştım. Cevherun’un koleksiyonu içinde benim için çok özel olan tasarımlarım var. Onlara müşteri çıktığında işin açıkçası satmamak için nazlanıyorum. Çünkü bizim için her ürün çocuğumuz gibi. Onları çok seviyoruz. Dönem dönem çıkarıp ürünlerimizi kontrol ederiz ne durumdalar diye.
Gerçekten farklı ve özel bir ürün almak istiyorsanız, sanat ve zanaatı seviyorsanız, tamamen elde üretilen bir mücevher sahibi olmak istiyorsanız ve en önemlisi ilerde çocuklarınıza kuşaktan kuşağa aktarılacak bir miras bırakmak istiyorsanız bizi tercih edebilirsiniz.
Kuyumculukta en son parlatma, cilalama işlemi vardır. Biz ürünlerimizde cila kullanmıyoruz. Çünkü bizim ürünümüz, ürünü satın alan kişinin kullanımına bağlı olarak kendi cilasını, kendi patinasını oluşturuyor. Mesela, bir yüzük 3 senede, kullanan kişinin parmağında doğal cilalanmasını tamamlar. Böylece o insandan da artık bir parça taşımış oluyor. Sadece bizim ürettiğimiz bir yüzük değil kullanan insanın da etkileşimi o ürüne geçtiği için çocuklarına, torunlarına seve seve bırakabilecekleri bir ürün haline geliyor. Her kullananın ruhundan bir parça ona işlemiş oluyor.
Firma olarak bizden ürün alan herkese şunu söylüyoruz: ‘Seve seve, güle güle kullanın. Allah sattırmasın. Ama olur da satmanız gereken bir durum olursa öncelikle bizimle irtibata geçin.’ Biz her zaman ürünümüzün arkasındayız. Öyle bir durumda da biz müşterilerimizi mümkün olduğunca zarara uğratmadan yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tabii ki bir işçilik farkı olduğu için belli oranda kayıplar mutlaka oluyor.
Tasarımları, firma ortakları olarak Uğur Bey ve ben yapıyoruz. Müşterilerimizle sohbet ettikten sonra onların karakterlerine uygun tasarımları koleksiyonumuzdan çıkarıp sunuyoruz. Bazen müşteri direkt talebini söylüyor. Kişiye özel tasarımlar da yapıyoruz. O tasarımlar tamamen o kişiye özel oluyor. Kesinlikle daha sonra bunu bir başka müşteriye üretmiyoruz.
Hedef Çin Pazarı
Anı yaşamayı tercih eden bir firmayız. Hedeflerimizi daha çok yapmak istediklerimiz üzerine kuruyoruz. Bir firmanın ayakta kalabilmesi için satış, ticari tarafı mutlaka gerekiyor ama biz onu ikinci planda tutuyoruz. Rakamlar bizde kalitemizden ve işimizin gerektirdiğinden daha sonra geliyor. Çok samimi söylüyorum, önümüzdeki yıl için bile bir hedef ciromuz yok.
Biz Cevherun olarak ihracat odaklı çalışan bir firmayız. Hong Kong ve New York ofislerimiz bulunuyor. Ağırlıklı olarak Amerika ve Uzakdoğu’ya ihracat yapıyoruz. İhracat sıralamasında da ilk 30’da bir firmayız. Öncelikle işimizi çok seviyoruz. Yaptığımız işe inanıyoruz ve güveniyoruz. Tabii ki ticari döngü olması lazım ama bizim için öncelik işimizin kalitesi ve markamızın ismi. Para kazanmaktan ziyade kalitemizi bozmadan, üretimimizi aynı şekilde devam ettirip bütün çalıştığımız müşterilerimize, girdiğimiz pazarlarda kalitemizi ve karakterimizi öne çıkarmak istiyoruz. Bunun doğrultusunda da bunu anlayan insanlardan ciddi talep görüyoruz.
Böylelikle 10 yıl gibi kısa bir sürede ciddi pazarlara ulaştık. Ciddi yatırımlar yaptık. Kendimizi daha yolun çok başında görüyoruz. Markamızı duyurup, dünyada Türk markasını öne çıkarmak için atabileceğimiz daha çok adım var. Her geçen gün kendimizi geliştirip, ekibimize yeni arkadaşlar katıp bu yolda yürümek için çalışmalar yapıyoruz.
Amerika’da 5 yıldır bir televizyon kanalından satış ağımız var. Oradan satışımız devam ediyor. Şu an e-ticaret sitemizde aktif satışlarımız yapılıyor. Amerika’dan, Uzakdoğu’ya kadar müşterilerimiz bize ulaşıp ürünler satın alıyor ve siparişler veriyor. Orada da geri dönüşler çok iyi. Sosyal medya üzerinden reklamlarımızı yapmaya, markamızı duyurmaya devam ediyoruz.
Kısa vadede pandeminin bir an önce bitip bütün dünyada seyahat kısıtlamalarının kaldırılmasını bekliyoruz. Çünkü yurt dışındaki ofislerimize gidemiyoruz. Yurt dışında ciddi bir pazarımız var. Oradaki sektörel fuarlara katılamıyoruz. Müşterilerimizle yüz yüze gelemiyoruz.
Çin’de bir ofis açmayı planlıyoruz. Çin’in içinde daha aktif olmayı planlıyoruz. Amerika’da yine showroom tarzında bir yer düşünüyoruz. Bunlar önümüzdeki 1 yıllık dilimde hayata geçirmeyi düşündüğümüz planlarımız. Eğitim programımızı çok hızlı bir şekilde hayata geçirip, sektörün açığını buradan eğitilen arkadaşlarla bir nebze olsun kapatmak istiyoruz.
Sektöre Yeni Ustalar Geliyor
Kuyum sektörüne kalifiye eleman yetiştirmek amacıyla Cevherun Kuyumculuk ile İstanbul Ticaret Üniversitesi arasında “Sertifika Programı” iş birliği anlaşması imzalandı. Üniversitenin Sütlüce Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen imza törenine, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim ile Cevherun Kuyumculuk Kurucusu Cevat Genç katıldı. Prof. Dr. Abdül Halim Zaim, bu iş birliği ile dünya çapında markalaşmaya katkı sağlayarak sektöre de yetişmiş eleman kazandıracaklarını söyledi. Cevat Genç ise ‘yetenek okulu’ anlamına da gelen markalarının nesli tükenmekte olan 24 ayar altın işleme ustaları yetiştireceğini belirterek şunları söyledi:
“Biz burada bir farkındalık yaratmak istiyoruz. İsmimizin hakkını vermeye geldik. Cevherun’u ‘Yetenek Okulu’ olarak görüyoruz. Bu işi ileri taşıyacak, bu işe gerçekten gönül vermiş insanları eğitmek, bütün bilgi ve birikimlerimizi onlara aktarmak istiyoruz. Bu anlamda da bir sertifika programı başlattık. 1 aylık eğitimi tamamlayan öğrencilerimize İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Cevherun Mücevherat olarak ortak bir sertifika vereceğiz. Böylelikle bu mesleği gelecekte birilerinin devam ettirmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bunun için ciddi yatırımlar yaptık. Önümüzdeki süreçte ilk eğitim sınıfımızı açıp hayırlısıyla eğitim vermeye başlayacağız. Bu eğitim için özel bir yer tahsis ettik. Tamamen üretim odaklı ve tezgâhta öğrenilmesi gereken bir iş olduğu için bizim kendi yerimizde olacak. Bu işi normal tezgâhımızda çalışan ustamız gelip öğretiyor gibi değil, bütün formasyonları tam olan profesyonellerle yapacağız.
Sektörde şu an ciddi bir personel eksikliği olduğunu bildiğimiz için eğitimin hızlı olmasını hedefledik. Eğitim alacak insanları çok sıkmadan, onları bir an önce sahaya geri sürmek adına haftada 3 gün olmak kaydıyla bir aylık eğitim programı hazırladık. Bu eğitimi şu şekilde düşünebilirsiniz; ehliyet kursuna gittiğinizde arabayı nasıl kullanacağınızı teorik olarak öğretiyorlar ama siz kullanarak sürücülüğünüzü geliştiriyorsunuz. Bir aylık eğitimimizin sonunda buradan ayrılacak arkadaşlarımız, tezgâhta üretim anlamında bütün bilgilere sahip olabilecekler. Daha sonrasında kendileri üstüne koyarak gelişim sağlayabilecekleri bir eğitim yapacağız. Bu dersler için iki sınıf ayırdık. Eğitimin kalitesini yüksek tutmak için sınıflarımız maksimum 8 kişilik olacak. Şu anda ciddi bir talep var. Ayda 32 kişiye eğitim verebileceğiz. Pandeminin koşullarının iyleşmesiyle birlikte yurt dışından da bu eğitimlere katılım bekliyoruz.”
Cevherun; 24 ayar altın takı devrine geçişi temsil ediyor
Geçmişin simgeleri olan özel an koleksiyonları, Cevherun tarafından tespit ediliyor ve değerlendiriliyor. Bu bir anı, bir söz, bir armağan veya bir zamanlar nerede olduğumuz ile nereye gideceğimiz arasında bir köprü olabilir. Mücevher bize kim olduğumuzu, hikâyemizi, geçmişimize ve kişiliğimize göz atan bir haberciyi temsil eder. Hayatlarımız tesadüfi değildir, takıları da sadece kendimizi süslemek için seçmeyiz. 24 ayar altın takı, bu ruhu her benzersiz tasarım için size öğretmeyi vaad ediyor.