top of page

Güncelleme tarihi: 12 Şub

Bolu’da yaşanan otel yangını, turizm sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin (İSG) ne kadar kritik olduğunu gösteren somut bir örnek olarak ele alınabilir. Bu olay, özellikle acil durum planlamalarının ve yangın güvenlik önlemlerinin yetersizliğinin yaratabileceği ciddi sorunlara dikkat çekmektedir. Yangın sırasında otel çalışanlarının ve misafirlerin hızlı tahliye edilememesi; İSG konusunda alınması gereken tedbirlerin sadece kâğıt üzerinde kalmaması, uygulamada da etkin olması gerektiğini bir kez daha göstermiştir.


Otel yangınları gibi olaylar, önlenebilir kaza kategorisinde yer almakta ve bu tür kazaların etkilerini minimize etmek için belli başlı önlemlerin uygulanması gerekmektedir. Yangın algılama sistemleri, düzenli olarak yapılan acil durum tatbikatları ve yeterli sayıda çıkış kapısı, otel ortamlarında İSG standartlarının temel unsurlarıdır. Yangına karşı alınabilecek diğer önlemler arasında yangın algılama ve alarm sistemleri, yangın söndürme ekipmanlarının kullanımı konusunda personelin eğitilmesi, acil durum kaçış planları ve yönlendirme levhaları ile eğitim ve tatbikatlar yer almaktadır.


Turizm sektörü; çalışanların ve misafirlerin bir arada bulunduğu, dolayısıyla çok yönlü bir İSG planlaması gerektiren bir sektördür. Bir otelde çıkacak yangın ya da başka bir acil durum sadece o an orada bulunan bireyleri değil, aynı zamanda otelin itibarını ve sektörün geneline olan güveni de etkiler. Bu nedenle, İSG uygulamalarının etkin bir şekilde hayata geçirilmesi, hem çalışan sağlığını ve güvenliğini sağlar hem de otelin uzun vadede başarılı bir hizmet sunmasına katkıda bulunur.


Turizm işletmelerinde İSG konusunda alınacak önlemlerin etkinliği, sürekli bir iyileştirme ve denetim mekanizması ile mümkün olabilir. Olası tehlikelerin önceden belirlenmesi ve bu tehlikelere karşı önlemlerin alınması, bir risk değerlendirme planının parçasıdır. Otel içerisindeki İSG uygulamalarının belirli aralıklarla denetlenmesi, eksikliklerin zamanında tespit edilmesine ve giderilmesine olanak tanır. Çalışanların yanı sıra yöneticilerin de İSG konusunda bilinçlendirilmesi, bu konudaki sorumlulukların daha etkili bir şekilde yerine getirilmesini sağlar.


Bolu’da yaşanan otel yangını; turizm sektöründe İSG’nin sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda insan hayatını koruma amacı taşıyan kritik bir unsur olduğunu hatırlatıyor. Turizm işletmelerinin bu konuda daha duyarlı hareket etmesi hem misafirlerin hem de çalışanların güvenliğini sağlayarak sektörün genel itibarını yükseltecektir. Bu nedenle, otellerde ve diğer turizm işletmelerinde İSG standartlarının eksiksiz bir şekilde uygulanması, hayati öneme sahiptir.


İhmalin gölgesinde kaybettiğimiz bu değerli insanların acısı, hepimizin yüreğinde derin bir yara açtı. Bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için sorumluluklarımızı hatırlamalı, tedbiri ve dikkati her şeyin önüne koymalıyız. Hayatlarını kaybedenlerin hatırasına saygı göstermek, aynı acıyı tekrar yaşamamak için ders almak ve gerekli adımları atmakla mümkün. Unutmayalım ki her ihmal, bir insan hayatına mal olabilir; bu ağır bedeli bir daha ödememek için hep birlikte daha duyarlı olmalıyız.


Bolu’daki yangında hayatlarını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabır; yaralananlara da acil şifalar diliyorum.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 25 Mar 2024
  • 3 dakikada okunur
Doktor bey ben bu ilaçları sürekli kullanıyorum, yazar mısınız? Doktor hanım bu ilaçlar bana iyi geliyor, yazmanı rica ediyorum. Doktorum grip olmuşum, bana şu antibiyotiği yazar mısın? En çok da aile hekimlerine sormak gerekiyor bu konuyu. Her gün onlarca talep geliyor kendilerine. Taleplere “evet” demek bir dert, “hayır” demek ayrı dert. Hekimler haklı, hastalar haklı diyemiyorum ama eğitim eksikliği nedeniyle bu taleplere haksız da diyemiyorum. Maalesef böyle eğitilmiş bir toplumda bu talepler normal karşılanıyor. Olumsuz yaklaşan hekim de zaman zaman şiddete maruz kalabiliyor. En azından sevilmiyor.


Bu sorunun sağlık sistemi içerisinde çözülmesi gerekiyor. En azından rapor düzenlenerek sürekli kullanılması önerilen ilaçlar için mutlaka hekim reçetesine ihtiyaç olmamalı. Pandemi döneminde bu denendi ve faydalı da oldu. Ne zararı görüldü de uygulama kaldırıldı bilemiyorum. Ama sağlık sistemi üzerindeki yükü kaldıracağı kesin. İnsanlar sürekli kullandıkları ilaçları rapora bağlı olduğu için rapor süresi bitene kadar eczaneye giderek alabiliyordu. Hiçbir sağlık kuruluşunda kuyruğa girmeye veya zaman kaybetmeye gerek kalmaksızın insanlar ilaçlarını alabildi. Bu bahsedilen konu ilaç talepleri içinde en masum olanıdır. Bunu da yasal sınırlar içerisinde çözebilmek mümkün.


Gelelim diğer ilaç taleplerine. Hekime ulaşabilme imkânı olduğu hâlde insanlar neden böyle taleplerde bulunur anlamak mümkün değil. Hasta muayene etmek için bekleyen hekime ulaşıp kendi teşhisini koyarak ilaç isteyen insanlara, hekimlerin tepki göstermesi veya reddetmesi doğal bir sonuçtur. Sorun bu talepleri doğuran sebeptir. Hekim muayene ve tedavisi olmaksızın ilaç kullanmanın olası zararlı sonuçlarını halka öğretmemiz gerekiyor. Başkasına iyi geldiği için tavsiye edilen ilacı kullanmanın sakıncalarını öğretmemiz gerekiyor. Bir meslek sahibinden bu tür bir talepte bulunmanın anlamsız ve ayıp bir şey olduğunu öğretmemiz gerekiyor.



Akılcı ilaç kullanımı diye bir kavram var. Bunu da halka öğretmemiz gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü tahminlerine göre ilaçların yüzde 50’sinden fazlası uygun olmayan şekilde reçetelenmekte, temin edilmekte veya satılmaktadır. Tüm hastaların yarısı da ilaçlarını doğru şekilde kullanmamaktadır.


Akılcı olmayan ilaç kullanımı hastaların tedaviye uyumunun azalmasına, ilaç etkileşimlerine, bazı ilaçlara karşı direnç gelişmesine, hastalıkların tekrarlamasına veya uzamasına, advers olay görülme sıklığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına neden olur. Bir endikasyon için uygun ilaç, etkililik, güvenlik, uygunluk ve maliyet kriterleri dikkate alınmışsa akılcı olarak seçilebilir.


Birçok ilaç türünde, hekim tavsiyesi olmadan ilaç kullanımı veya talebi oluşurken son zamanlarda Sağlık Bakanlığı’nın da mücadele etmeye başladığı gereksiz antibiyotik kullanımı, en önemli ilaç grupları arasındadır. Hastalık belirlenmeden, birbirine benzeyen bulgular oluşturan enfeksiyon hastalıklarına karşı, gerekli gereksiz doğrudan antibiyotik kullanmayı kolay çözüm olarak gören bir toplumda yaşıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği sakıncaların hepsini lüzumsuz antibiyotik kullanımında görebiliyoruz. Antibiyotiklere karşı direnç gelişmesi, hastalıkların tekrarlaması, tedavi maliyetlerinin artması gibi birçok problem akılcı antibiyotik kullanılmamasının başlıca sonuçlarıdır.


Antibiyotiklerin yanında özellikle sindirim sistemine yönelik ilaçlar, cilt hastalıklarına karşı kullanılan ilaçlar, yeşil reçeteye tabi olmayan antidepresan ilaçlar sıklıkla reçete edilmesi talep edilen ilaçlar olarak karşımıza çıkıyor. Hekimlerimizin bu taleplere olumlu cevap vermeleri kendi mesleklerini bile riske sokabiliyor. Halkımızın bu konuda hekimlerimize karşı anlayışlı olmaları gerekiyor. Devlet ilaçları ücretsiz veriyor diye meslek sahibi kişilere duygusal bile olsa baskı yapmak, talepte bulunmak haksız bir zorlamadır. Bu da hekim tarafında oluşan bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Hekimler bu yöntemle ilaç kullanmalarının doğru olmadığını anlatırken büyük zorluklar yaşıyor. Çoğunlukla da dertlerini anlatamıyorlar ve hastalar memnuniyetsiz bir tepki veriyorlar. Hekimlerin işlerini severek yapabilmelerinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi de ülkemizde oluşan bu haksız ve mantıksız ilaç kullanımına ilişkin taleplerdir. Hekim, hasta muayene etmeye çalışarak sanatını icra etmeye çalışırken raporlu ilaçları reçete tekrarı yapan veya anlamsız ilaç temin etme çabasındaki insanlara cevap yetiştirmeye çalışan bir memur durumuna düşmektedir.



Akılcı olmayan ilaç kullanımı, sebebi ne olursa olsun çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Raporlu ilaç kullanımları, akılcı olmayan ilaç kullanımı kapsamına girmemesine rağmen sağlık sektörünün yükünü artırdığı için yine halk sağlığı açısından önlem alınması gereken bir sorundur. Ancak bilinçsiz, doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaçlar, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu sorunun çözümü için Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı farkındalık çalışmalarını daha etkili şekilde sürdürmeye çalışmak gerekir. Toplum, zamanla ve eğitildikçe konunun önemini kavrayacak ve olumlu davranışlar kazanacaktır.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 12 Şub 2023
  • 4 dakikada okunur
Koruyucu hizmetler nankördür. Uygulayıcıları açısından etkisini hemen göstermeyen bu önlemler, yıllar sonra ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz sonuçlarla takdir kazanır. Belki hayat boyu sonucunu hiç görmeyeceğimiz önlemleri değerlendirmek için mutlaka olumlu ya da olumsuz bir sonuç olmasını bekleyemeyiz. Akciğer kanseri olmadan yaşamının sonuna kadar sağlıklı bir şekilde yaşayan kişiye, bunun sigara içmeden yaşamını sürdürmesinin bir ödülü olduğunu ya da ona sigarasız bir yaşamı benimseten ailesinin, öğretmenlerinin, basın yayın organlarının ya da hekimlerin koruyucu hizmet ve destekleri sayesinde olduğunu hissettirmek zordur.

Sağlık hizmetlerinde koruyucu/önleyici çalışmalar birçok hastalığın kişi ya da toplum bazlı oluşumunu ya da yayılımını önlemektedir. Bunun örneklerini pandemi döneminde fazlasıyla yaşadık ve toplumlar korunma kavramı ile tanıştı.

Kavramlara baktığımız zaman korumak; bir kimseyi ya da bir şeyi tehlikeden, güç bir durumdan ya da dış etkilerden uzak tutmak olarak tanımlanırken koruyucu; korumak eylemini yapan, koruyan, esirgeyen, gözeten kişi ya da kurallar/eylemler için kullanılan bir kavramdır.

Birçok alanda koruyucu kural ya da eylemlerden bahsedebiliriz. Mesela ülke güvenliği için askeri önlemler almak, ordu kurmak, silahlanmak, sınır güvenliğini sağlamak koryucu önlemlerdir. Bu uygulamalar yapılmadığında ülke güvenliği tehlikededir. Ancak bir savaş olmazsa eksikliği fark edilmeyebilir. Savaş başladığında iş işten geçmiş olur. Artık ordu kurmaya ya da silahlanmaya çalışmanın belki de hiç faydası olmayacaktır. Çünkü düşman ülkenizi zayıf yakalamıştır.

Adalet sistemi her türlü suç teşkil edecek eyleme karşı kurallarını belirleyerek önlemini alır. Başta anayasa olmak üzere anayasaya uygun yasalarla adalet sistemi inşa edilir. Toplum bu yasalar çerçevesinde kendi kendini yönetmeye başlar. Yönetim sisteminin basamakları kendi kuralları içerisinde adil bir toplum düzeni oluşturur. Anayasa ve yasalar toplum düzenini sağlar, haksızlık ve karışıklıkları önlemek için tedbirler alınmıştır.

Sağlık da benzer şekilde koruyucu önlemlerle yürütülen bir yapıdır. Hem bireysel sağlık hem de toplumsal sağlık ortamı koruyucu hizmetlerin etkisi ile yürütülür.


Doğumdan itibaren bebeğin mümkün olduğunca uzun süre anne sütü ile beslenmesinin önemini vurgulamak, yaklaşık 80 yıl ortalama ile devam edecek yaşam boyunca bağışıklık sisteminin daha güçlü olmasını ve hastalıklara karşı daha dirençli olmayı sağlar. Bebeklik ve çocukluk çağında yapılan birçok aşı bazı hastalıklara karşı ömür boyu bağışıklık sağlar. Fiziksel aktivite ve sağlıklı, dengeli beslenme ile sürdürülen bir yaşamın bireyin sağlığına olan katkısı gelecek yıllarda hissedilebilir. Temizlik, hijyen kurallarına uyulması birçok bulaşıcı hastalığı önler. Dezenfeksiyon uygulamaları yine birçok bulaşıcı hastalığı önler. Çevre kirliliği oluşturan etkenlere karşı alınan tedbirler gelecekte oluşabilecek çevresel felaketleri önler. İş kazalarına veya meslek hastalıklarına karşı alınan birçok tedbir olası kaza ya da hastalıkların sonuçlarını ortadan kaldırır.

Örnekleri verilen olası sağlık sorunlarına karşı olayın gerçekleştiği tarihe kadar alınan önlemler, bir olay gerçekleşmediği takdirde hissedilemez. Değeri anlaşılmaz. Yeterince anne sütü ile beslenenlerin hastalıklara karşı daha dirençli oldukları günlük hayatımızda konuşulmaz. Değerlendirilmez. Ancak anne sütünü yeterince alamayan bir çocuğun bir süre sonra önemli bir hastalığa karşı vücudunun zayıf kalması ve hayatını kaybetmesi, olayı yaşayanlar tarafından değerlendirilebilir. Hekimler bu konunun önemini vurguladıkları zaman, anne sütünün koruyucu etkisini hatırlatır.

Kızamık aşısı olmayan bir çocuk, komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybettiği zaman, aşılı çocukların aileleri çocuklarına yaptırdıkları aşının koruyucu etkisini ve önemini hissederler.

Sağlıklı ve dengeli beslenen, hareketli bir yaşam süren kişiler, birçok sistemik hastalığı önlediğini normal yaşam sırasında hissedemezler.

Obez ya da hareketsiz kişiler, sağlık sorunu yaşayana kadar yaşamlarından şikayet etmezler. Ama sistemik sağlık sorunları yaşadıkları zaman geçmişte yanlış yaşam tarzı içinde yaşadıklarını fark ederler ancak geç kalmış olurlar.

Sigara içen insanlar, ciddi sağlık sorunları yaşayana kadar sorunun farkına varmazlar. İçmeyenler ise hem kendi sağlıklarını hem de toplum sağlığını korumak için ne kadar önemli bir tedbir aldıklarını bilmeyebilirler. Çevrelerinde sağlık sorunu yaşayan ve sigara içen kişileri görünce farkında olmadan ne kadar önemli bir tedbiri uyguladıklarını anlayabilirler.

Koruyucu hizmetler nankördür. Uygulayıcıları açısından etkisini hemen göstermeyen bu önlemler yıllar sonra ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz sonuçlarla takdir kazanır. Belki hayat boyu sonucunu hiç görmeyeceğimiz önlemleri değerlendirmek için mutlaka olumlu ya da olumsuz bir sonuç olmasını bekleyemeyiz.

Akciğer kanseri olmadan, sağlıklı bir şekilde yaşayan kişiye, bunun sigara içmeden yaşamını sürdürmesinin bir ödülü olduğunu ya da ona sigarasız bir yaşamı benimseten ailesinin, öğretmenlerinin, medyanın ya da hekimlerin koruyucu hizmet ve destekleri sayesinde olduğunu hissettirmek zordur.

İnsanlara, başlarına gelmeyen olayların kendi kendilerini sakınmaları sayesinde olduğunu hissetiremezsiniz. Kişisel sağlık önlemlerine ve toplumsal kurallara uymaları, çevrelerinde istenmeyen olaylarla karşılaşan birileri olmadan anlam kazanmıyor.

Sonuç olarak, koruyucu hizmetler görünmeyen etkiler yaratır. Görünmeyen etkilerin normal yaşam içinde farkına varılmıyor. Tıpkı altyapı yatırımlarının görünmeyen yatırımlar olduğu, gözle görülmeyen hizmetler sınıfına girdiği için etkilerinin çok uzun vadede ortaya çıkması gibi koruyucu hizmetlerin etkisi de ya hiç fark edilmeyebilir ya da çok uzun süre sonunda anlaşılabilir.

Koruyucu sağlık hizmetleri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Hekimlerin hastalıklarımızı tedavi etmelerinden daha değerli olanı, hastalanmamızı önleyici yaklaşım ve uygulamalarıdır. Bunları onlar tek başına yapamazlar. Uzun uğraşlar sonucunda eğitimle ya da sabırla olumlu sağlık davranışları kazandırarak koruyucu sağlık hizmetleri verirler. Bu bazen doğrudan kişiye yönelik olabilirken bazen ve çoğunlukla da toplumsal olarak uygulanabilir.Doğrudan almadığımız bir hizmeti fark etmememiz doğaldır. Hava kirliliğini önlemek için geliştirilen politikalar halk sağlığını doğrudan etkiler. Ancak insanlar bunun etkisini belki de hiç fark edemezler.

Hastalıkları tedavi eden hekimlerimize olan ihtiyacımız sınırsızdır. Dahili veya cerrahi tedavileri uygulayan hekimlik branşları hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak bir o kadar vazgeçilmez olan da hastalanmamızı önlemeye yönelik tıbbi yaklaşımlardır. Bugün için koruyucu sağlık hizmeti veren hekim ve sağlık personeli sayımız, tedavi edici hizmet veren hekim ve sağlık personelimiz ile kıyaslanamayacak kadar azdır.

Gelecekte tedavi edici hizmet veren hekim ve sağlık personeline olan ihtiyacımızın yok denecek kadar az olacağı günler yaşanması, koruyucu sağlık hizmetleri kavramının değerinin anlaşılacağı bir dünyaya ulaşılması dileğiyle sağlıklı günler dilerim.


Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page