Merhaba,
Kimini hüzünlendiren kimini de sevindiren kasım ayının gelmesiyle turizm kentlerinde de inşaat sezonu başlamış oldu. Her yerden iş makinalarının sesi yükseliyor. Ebetteki ihtiyaç varsa inşaat yapılacak ama bunu yaparken insanların huzur bulduğu bu kentlerin ekosistemini yok edip yaşanmaz hâle getirmemek gerekiyor.
Türkiye’nin turizm başkenti Bodrum, ne yazık ki son yıllarda yoğun inşaat çalışmaları nedeniyle âdeta şantiye kent havasına büründü. Bu hızla giderse çok değil 10 yıl içinde Bodrum’da ne mandalina bahçeleri kalır ne zeytinlik ne de ormanlık tek bir alan…
Özellikle pandemi sonrası yazlıkçıların, yılın büyük bir bölümünü Bodrum’da geçirmeyi tercih etmesi, insanların “Ege’de bir sahil kasabasında yaşama” isteği karşılığı olarak Bodrum’u hayal etmesi ve bir bölümünün bunu hayata geçirmesi Bodrum’da önemli bir nüfus patlamasına neden oldu.
Resmi rakamlara göre 2007’de 100 bin nüfusu olan Bodrum’un şu anki nüfusu 200 bin civarında. Fakat turizm sezonunda 2 milyonu bulan Bodrum nüfusu sezon dışında da 400 binin altına düşmüyor. Hâl böyle olunca İller Bankasından 200 bin kişilik ödenek alan yerel yönetimin bu kadar nüfusa hizmet götürmesi ve yetişmesi de mümkün olmuyor. Bodrum’da yapılan bir anket, tüm sıkıntıları açıkça ortaya koyuyor. “Bodrum’un en büyük sorunu nedir” sorusuna verilen yanıtlar sırasıyla; yüzde 52 altyapı yetersizliği, yüzde 20 su sorunu, yüzde 9 hayat pahalılığı ve yüzde 5 trafik diye devam ediyor.
Türkiye’nin vitrin turizm kenti Bodrum’da ne yazık ki 2024 yılında bile hâlâ kanalizasyon altyapısı yok denecek kadar az. Turistler rahatsız olmasın diye inşaat yasağı var ama daha kötüsü yaz-kış vidanjörler foseptiklerden sürekli atık taşıyor.
Eskiden bir yere; yol, su ve elektrik geldi mi oraya medeniyet geldi demekti… Bu üç ihtiyaç, tartışmasız çok önemli. Bu zamanda mutlaka olması ve eksikliğinden söz edilmemesi gerekir. Yıl olmuş 2024 ve biz hâlâ Bodrum’da bu sıkıntılarla boğuşuyoruz. Uzun süredir yağmur yağmayan Bodrum’da ne yazık ki barajlar kurudu. Eski altyapısı nedeniyle patlayan borulardan az olan suyumuz da sokaklara taşıyor. Üstelik kent merkezinden uzaklaştıkça sorunlar daha da büyüyor. Tepelerdeki sitelere ne şebeke suyu verilebiliyor ne de kanalizasyonla atıkları toplanıyor. Âdeta kendi kaderlerine terk edilmiş durumdalar ve taşıma su ile değirmeni döndürmeye çalışıyorlar. Bu hizmetlerin de bir bedeli var tabii. Bodrum’da 20 tonluk bir tanker su; kalitesine göre 5 ile 10 bin lira, bir vidanjör çekimi ise konuma göre 3 bin ile 5 bin lira arasında değişiyor. O da şimdilik…
Özelde Bodrum, genelde küçük turizm kentlerinde, su ve kanalizasyon sorununu yerel yönetimlerin tek başına çözmesi mümkün değil. Merkezi yönetimin bu konuda acilen yerel yönetimlere destek olması gerekiyor. İşe ilk olarak da su götüremediği, kanalizasyonla atığını boşaltamadığı yerlere ev ve site yapılmasına izin vermeyerek başlamalı. İzin veriyorsanız hizmet de götürmek zorundasınız… Bu da su götürmez bir gerçek!
Sevgiler,