top of page
  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 18 Şub 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 20 Şub 2022

Şiddet, yaşamın ve toplumun farklı bölümlerinde birçok şekilde karşımıza çıkıyor. Kadına yönelik şiddet, çocuklara uygulanan şiddet, işyerlerinde psikolojik şiddet, sosyal medya şiddeti, sporda şiddet... Bu şiddet türleri sadece ülkemize özgü değil. Gelişmiş ülkelerde, eğitim düzeyi yüksek toplumlarda bile toplumsal şiddet türleri sık görülebiliyor. Bir yandan bazı şiddet türleri ile mücadele edilirken bir yandan da yeni şiddet türleri giderek yaygınlaşıyor. Özellikle, özveri ile işlerini yapmak için kamu hizmeti vermeye çalışan; sağlık, hukuk ve eğitim mensupları gibi kesimlere yönelik şiddet eylemleri giderek artan bir yoğunlukla gündemi meşgul ediyor.



2021’de 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu

Sağlıkta Şiddet Raporu’na göre 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik 190 saldırı gerçekleştirilirken, 364 saldırganın gerçekleştirdiği olaylarda, 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu. Şiddet uygulayanların ezici çoğunluğu, hasta ya da hasta yakınlarından oluştu. Sağlık birimlerinde ya da saha çalışmalarında, fiziki şiddetten sözlü saldırıya, tehdit içerikli saldırılardan tacize kadar şiddetin her türüne rastlamak mümkün. Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her şey şiddet aracı olarak kullanılabilmektedir.



Yıl boyunca yaşanan olaylarda şiddetin adresi çoğu zaman hastaneler, özellikle de acil servisler oldu. 190 şiddet olayının 146’sı buralarda yaşandı. Öte yandan 13 olay aile sağlığı merkezlerinde, 31 olay ise saha çalışmaları esnasında meydana geldi. 2021 yılında 92 doktor ve 59 hemşire şiddet olaylarının mağduru oldu. Mağdurların, 50 güvenlik görevlisi, 46 112 çalışanı ve 69 da diğer sağlık çalışanı şeklinde sıralandığını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl 124 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmazken, 135 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Sadece 41 saldırgan tutuklanırken, 3 saldırgana ise para cezası verildi. Yeni yılın ilk 20 gününde tanık olduğumuz şiddet haberleri, 2022’nin çok daha kötü geçeceğine işaret ediyor.


Bu konuda birçok farklı neden sayılabilir. Ancak İlhan ve arkadaşlarının 2013 yılında, Gürdoğan ve arkadaşlarının 2017 yılında yaptıkları anket çalışmalarından yararlanılarak, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması olumlu sonuçlanan bir bilimsel çalışmada, hasta yakınlarına sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri konusunda aşağıdaki sorular sorulmuştur.



Bunları toplum tarafından algılanan şiddet nedenleri olarak adlandırabiliriz.
  • Sağlık çalışanlarının hasta ile ilgilenmemeleri

  • Sağlık çalışanlarının görevlerini iyi yapmamaları

  • Sağlık çalışanlarının hastalara kötü davranması

  • Hasta ve yakınlarının mağdur durumda kalması

  • Sağlık çalışanlarının tecrübesiz olması

  • Sağlık çalışanları tarafından uzun süre bekletilmek


Şiddetin sosyal nedenlerine baktığımız zaman şu başlıklarda sınıflandırabiliriz.
  • Şiddet uygulama eğiliminin, yararlı alanlara/faaliyetlere yönlendirilememesi

  • Çocukluk çağından itibaren sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi

  • Televizyonlarda sıkça şiddet sahneli filmlerle gençleri yetiştirmek

  • Güçlü olanın haklı olduğu fikrinin yaygınlaşması

  • Sorunları açıklıkla konuşma, dinleme ve empati alışkanlığı olmaması

  • Aşırı güven duygusu ile en iyi hizmetin alınacağı beklentisi

  • Triaj kültürü olmaması


Sayılan bu şiddet nedenlerinin hepsi birbiriyle ilişkilidir. Sağlık çalışanlarına atfedilen nedenlerin her biri şiddeti yaratan tarafa atfedilen nedenler ile doğrudan ilişkilidir. Sağlık çalışanlarının iletişim becerisi ve çalışılan kurumun organizasyonel yapısı güçlü olmalıdır. Özellikle acil servislerde hasta yakınlarının yarattığı olayların, hastasının yaşadığı acı ile ortaya çıkan aşırı duyguların yönetilebilmesini gerektirir. Sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimi olan, empati yapamayan, triaj bilgisi olmayan kişilerden sağlık çalışanlarının üzerlerindeki iş yükünü anlayışla karşılamalarını beklemeyiz. Ama hasta yakınının memnuniyetsizliğini de şiddet ile ifade etmeye çalışmasını haklı bulamayız.


Acil sağlık hizmetlerindeki aşırı duyguları bir kenara koyarsak rutin sağlık hizmetlerinde yaşanan olaylar daha karmaşıktır. Hekime başvurmayan yakınına tedavi uygulatmak isteyen bir kişiyle, yaptığının yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışan hekimin anlaşılması mümkün değildir. Bu hizmetin hakkı olduğuna inanarak hekime başvuran kişiye, talebinin yasal olmadığını veya yakınına zarar verebileceğini anlatmaya çalışmak istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir. Hekim hem mesleğini hem tıp etiğini hem de kamu yararını koruyarak hastalarına yardımcı olmaya çalışır. Sadece hasta ya da yakınını mutlu etmek adına yasal olmayan bir davranış içinde olamaz. Vatandaşa bunu anlatmak ve anlaşılamamak şiddetin oluşmasına yol açabilmektedir.


Sağlık sistemini yönetenlerin, sağlık sisteminin mükemmelliğine yönelik söylemleri ya da sağlık çalışanlarının vatandaşın her talebine cevap verebilecek durumda olduklarına yönelik ifadeleri kamuoyunda sağlık hizmetleri ve çalışanlarına karşı aşırı beklenti oluşturmaktadır.


Hasta ve yakınlarının sıra bekleyerek mağduriyet yaşaması, sağlık hizmetlerine yönelik yapılan aşırı propaganda sonucu yüksek beklentileri olan kişilerde memnuniyetsizlik yaratarak, kişilik özellikleri ile beraber şiddeti doğurabilmektedir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, o kişilerden hizmet alan diğer hastalara yönelik hizmetlerin aksamasına da yol açmaktadır. Yaralanan, rapor almak zorunda kalarak bir süre çalışamayan sağlık personeli işgücü kaybı yaşar. Aynı zamanda çalıştıkları kurumlarda da hizmetler aksayabilir.


En zor yetişen, en fazla deneyim, en fazla özveri ile çalışmayı gerektiren sağlık sektörü mensupları, hak ettikleri toplumsal saygıyı ne yazık ki yaşayamıyorlar. Artık internet çağındayız. Herkes her türlü bilgiye ulaşabiliyor ancak bilgiyi önemli kılan meslek mensubunun değerlendirmesidir. İnternet sayesinde insanlar sağlık konusunda fikir sahibi olabilir ama hekimlik bir sanattır. O sanatı da tıp eğitimi almış bir hekim uygulayabilir. Saygı duymak, güvenmek ve hekimden azami düzeyde yararlanmak en doğru yol olacaktır. Sağlık çalışanlarının meslek etiği kurallarına yönelik uygulamalarını tartışmak ise temelinde mesleğini icra edebilmek için yaptığı Hipokrat yeminine aykırı davranmaya zorlamaktır.

  • Yazarın fotoğrafı: Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
    Dr. Öğr. Üyesi Turhan Şalva
  • 9 Kas 2021
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Kas 2021

Seksenler dizisi, dünyanın yaşadığı bu sıkıntılı dönemde; unutulmaz anıları, özlem çektiğimiz güzel duyguları bizlere hatırlatıyor. Teknolojinin henüz hayatımızı esir almadığı, içten duygularla yaşanan dostlukların ve mahalle kültürünün en sıcak hâliyle yaşandığı o günlerin, çağımızla karşılaştırıldığı bu güzel dizideki 2 önemli değeri maalesef son dönemde kaybettik.



İlk önce büyük usta Rasim Öztekin hemen ardından da Kemal Kuruçay aramızdan ayrıldı. Zamansız vedaları hepimizi çok üzdü. Bıraktıkları birçok unutulmaz eserin yanında, yıllarca hasretle izlediğimiz o günleri de evlerimize getirdiler. Onları tekrar saygı ile anıyorum. Mekânları cennet olsun.


Yaşanan bu kayıplara bakınca, özellikle son kaybımız Kemal Kuruçay’ın ölümü hepimizi düşünmeye sevk etmeli. Halk sağlığının en önemli yaklaşımı olan, “koruyucu hekimlik” uygulamaları kapsamında; önlenebilir hastalıklar ve kazalar neticesinde kaybettiğimiz her değerimiz, maalesef önleyebileceğimiz olaylara katlanmamızın sonucudur. Ayrıca Kemal Kuruçay’ın ölümü sette, çalışırken ya da rolüne hazırlanırken olduğu için işyerinde yaşanan bir ölümdür. İş kazası tanımına uyan bir durumdur.

Bu durum da bize sinema, dizi vb. sahne sanatlarının icrası sırasında uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini gözden geçirmemiz gerektiğini vurguluyor. İçerisinde kesici ve delici alet kullanımı, patlayıcı ve yangın ortamlarında çalışma, yüksekte çalışma, motorlu araçlarla çalışma, stres altında çalışma gibi birçok risk faktörünü barındıran set çalışmaları, iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına harfiyen uyularak yapılması gereken işlerin başında gelmektedir.



Örneklerini vermeye çalıştığım bu riskler içerisinde en masum ve görünmez olan stres altında çalışma faktörü bile set çalışanları için en büyük risktir. Psikososyal risk faktörleri olarak tanımladığımız bu tür risk faktörlerini tetikleyen unsurların başında; zaman kısıtlılığı, başarma hırsı, rayting kaygısı, gelir beklentisi sayılabilir. Her hafta 2-3 saat süren dizileri bizlere nefessiz izleten sanatçılar ve onların set ekibi, insan üstü gayretlerle çabalamakta ve çalışmaktadır.

Bir sinema filminin aylarca süren çekimlerine karşın, özellikle dizi çekimleri bir sinema filminden bile uzun, haftalık bölümlerle karşımıza gelmektedir. Bu da daha uzun süreli setler ve çekimlerle ancak mümkündür ve harcanan emek çok daha yoğundur. Yaşanan bu zaman kısıtlılığı da yüksek stres altında çalışılmasına sebep olmaktadır.


6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda, iş kazası “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen veya bedenen özre uğratan olay” olarak tanımlanmıştır. Kemal Kuruçay sette yani işyerinde çalışırken kalp krizi geçirmiş, sanatına ve hayata veda etmiştir. Olay doğrudan yaşanan bir kaza vb. olay olmamasına rağmen bu tür olaylar 6331 sayılı yasamıza göre iş kazası olarak kabul edilmekte ve iş kazası nedeniyle ölüm olarak kayıtlara geçmektedir.



Yaşanan kalp sorunu; birçok farklı sebepten, muhtemelen fiziksel bir nedenle olmuş olabilir. Ancak böyle bir olayda; fiziksel olarak yaşanan kalp problemlerinin periyodik olarak takibi, çalışma ortamında bu fiziksel problemleri tetikleyecek olumsuz şartların var olup olmadığı, stres ve baskı altında çalışıp çalışmadığı, her hafta yüksek tempo ile ortaya çıkan çalışma şartlarının hem psikososyal faktörler açısından hem de çalışma şartlarının yasalara uygun olup olmadığı mutlaka sorgulanacaktır.


Sahne sanatları sektörü, diğer sektörlere göre ortalama eğitim düzeyi ve hayat felsefesi açısından daha avantajlı durumdadır. Fakat, çok fazla emek isteyen bir sektör olduğu için, bile bile yaşanan bu kayıplar, toplum olarak canımızı daha fazla yakmaktadır. Tüm emekçilerimize olduğu gibi sahne sanatlarına emeği geçen tüm çalışanlara da sağlık güvenliğini korumak adına farkındalık artırıcı çalışmaların önemini her fırsatta vurgulamalıyız.

Bodrum Dergi Web Sitesi © Yabancı Ses Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.

bottom of page